"Bebek doğdu efendim, bir kızınız var... Annesi onu doğurduktan hemen sonra çekip gitti. Söylediğiniz gibi ona engel olmadık ama daha Malikaneyi terk etmemiştir, eğer isterseniz-"
"Benim... bir kızım mı oldu?"
Başı öndeki adamın, Grindelwald'un saf merak ile ondan beklenmeyen bir derece masum bir heyecanla sorduğu soruyla dudakları aralandı. "E-evet efendim." diyebildi sadece.
Bir kaç kişinin oturduğu masanın başında ayakta olan Grindelwald Derin bir nefes verirken kaşları hafiçe havadaydı. Yutkundu ve sordu. "O nasıl? Sağlıklı mı?"
Masadaki bir kaç kişi de dahil, karşısındaki adamda hafifçe gülümserken cevap verdi.
"Evet efendim, hekimler yanında."Grindelwald dudaklarını yaladı ve iç çekerken kapıya doğru yürüdü. "Onu göreceğim."
Onun olması gereken odaya yürürken yüzü ifadesizdi, nefes alışverişleri ise düzensiz. Odanın kapısını hiç beklemeden açtığında içerdeki insanlar saygıyla başlarını eğdi. Adam uzun adımlarla yürüdü ve beşiğin yanında durdu. Başını eğerken kaşları hafifçe çatıktı.
Beşikte uyuyan küçücük, sapsarı kıvır kıvır saçları olan bebeği gördüğünde kaşları daha da çatılırken dudakları hafifçe kıvrıldı. Ne diyeyeceğini bilemiyormuş gibi bakıyordu bebeğe.
"O...çok küçük..." dedi önce. "Bir sorunu yok değil mi?""O gayet sağlıklı efendim, yeni doğan bebekler öyle olur." dedi odanın köşesindeki hekim.
Grindelwald yutkunurken başını biraz yana eğdi, bebeğe bakmaya devam ediyordu.
"Neden ağlamıyor?"
"İsterseniz onu hemen öldürebilirim efendim, bu küçük sorundan kurtulmuş olursunuz."
Gülümsemesi silinirken dişlerini sıktı ve bunu söyleyen adama uzunca baktı. Adam onun bakışlarından gerilmiş gözüküyordu. Sonunda Grindelwald kapıdaki adamlarına döndü ve emretti. "Onu götürün, sakın bir şey yapmayın."
Diğer adamlar onu alıp götürürken adamın bağırışlarını umursamadan beşiğe geri döndü ve gözlerini bebekten almadan tekrar sordu. "Neden ağlamıyor?"
Yanındaki Vinda Rosier'in kıkırtısını duydu. "O oldukça akıllı Lordum."
Grindelwald güldü. Elini kaldırdı ve bir parmağıyla yeni doğmuş bebeğin kıvır kıvır saçlarını okşarken bebek gözlerini açtı... Buz mavisi gözleriyle babasına kim olduğunu biliyormuş gibi baktı...
"Size çok benziyor, Lordum... Ve sihrinin gücü şimdiden hissediliyor "
Daha da gülümserken bir parmağıyla kızın kızın saçlarına dokundu ve mırıldandı. "Onu kucağıma almak istiyorum."
Hiç beklemeden bebeği kaldırıp beşikten aldı. Bebeğin kafası arkaya doğru büküldüğündeyse sanki kırılmasından korkar gibi sesli bir nefes verdi. Ama onu çabucak göğsüne yaslayıp kolları arasına aldığında gülümsedi.
"Bizi yalnız bırakın." dediğinde odadaki herkes dışarı çıktı.
Ona gözlerini kırpıştırarak bakan kollarındaki sevimli bebeğe gülümsedi. Karanlık Büyücü ona bir mucizeymiş gibi bakıyordu... "Hoşgeldin..."
Başını eğip kızın kulağına fısıldadı "Alanis Fallon Grindelwald... Adın bu.. Fallon'un anlamını sonra öğreneceksin ve Adın Alanis çünkü... benim için çok değerlisin..."
Gülüp geri çekilip kızın yüzüne baktı. "Sanırım sen benim en büyük şansımsın..."
Bebeğin başını öperken kıkırdayıp fısıldadı.
"Bence mükemmel bir aile olacağız..."
~~~
Baya baya kısa oldu ama daha fazla uzamazdı. Alanis ve Grindelwald'un ilişkisini sonra yazacağım bundan sonraki bölümün konusu o olacak. Grindelwald'un kızına ayırdığı bir gün...
Bu bölümün konusu Alanis'in ilk doğduğu gündü... @Nastia_Riddle istemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Prenses Düşünseli/ İSTEKLER
FanfictionGri Prenses kitabına yapılan istekler... Bir nevi Alanis'in düşünseli...