"Şş tamam ağlama." Dumbledore uzun merdivenlerden çıkarken tek eliyle kucağındaki küçük kızın saçlarını okşadı. Başını omzuna yaslayan kızın, gözleri kızarıktı. Çok ağladığı ve ağlamaktan yorulduğu her halinden belli olan dünyalar tatlısı her hangi iki yaşında bir bebek olabilirdi. Tabi şuan merdivenlerini çıkmakta oldukları kale, Nurmergard kalesi olmasaydı.
Ve Kalenin en tepesindeki hücrede olan babasının yanına çıkmasalardı."Tamam geldik babanın yanına.." diye fısıldarken, Albus Dumbledore daha çok kendine sayıklıyor gibiydi. Tedirgin gözüküyordu ve en az o da kız kadar perişan gözüküyordu.
Efsanevi düello diye anılan düellodan ve kazanışının ardından bir ay geçmişti ve aynı zamanda Gellert Grindelwald bir aydır kendi kalesi Nurmergardda tutukluydu. Büyücülük Dünyasındaki etkileri ise hâlâ sürüyordu ve uzun süre sürmeye devam edecek gibiydi.
Kucağındaki miniğe gelinceyse, aslında fazla usluydu. Newt Scamender ve arkadaşlarının geldiği gün hariç bir ay boyunca hiç konuşmamıştı. Ve bu Albus Dumbledore'u kahrediyordu. Küçük olmasına rağmen bir şeylerin farkında gibi görünüyordu.
Hogwarts'a hâlâ ısınamamıştı ve her an ağlayabilecek gibiydi. Ama asla ağlamadı. Bir kaç gün öncesine dek.."Babamı özledim Albus.." Diye daha fazla dayanamayıp ağlayamaya başlayan bir bebeğe ne yapabilirdi ki.
"O nerde? Onu bir daha göremeyecek miyim?" Diye ağlarken sorduğu sorulara ne cevap verebilirdi ki?Ve işte, bir kaç günün sonunda oldukları yer burasıydı. Küçük kızın onda kalacağı bile meçhuldu ama onu diğerlerinin eline bırakmaya asla niyetli değildi. Diğerlerini suçladığından da değildi, Grindelwald onların canını çok yakmıştı, bu doğruydu, ama bu kucağındaki bebeğin suçu değildi. Aslında kendine defalarca sormuştu kızı neden bu kadar sahiplendiğini.. Belkide ona bu bir ayda fazla bağlanmıştı.. bunu düşünürken kolları bebeği daha fazla kavradı. Kız onun sıradan mutsuz hayatına bir anlam katmayı başarmıştı. Ona bir şans vermişti.
Ama sorunun cevabı bu değildi. Ve aklındaki soruları geçiştirmekten başka bir şey yapmıyordu. Neyse, zaten kızda onu bırakacak gibi görünmüyordu.
Hücrenin olduğu koridora geldiklerinde onlarca seherbaz onlara döndü. Dumbledore'a ve kucağındaki Grindelwald'un kızına hâlâ şaşkınlıkla bakıyorlardı.
Hücrenin başına geldiklerindeyse kucağındaki miniği yere bıraktı ve kapıdaki ona büyük bir şüpheyle bakan Seherbaza söyledi. "Açabilirsin."
Seherbaz kaşlarını kaldırıp biraz bekledi ve küçücük boyuyla başını tamamen kaldırıp ona kaşlarını çatarak bakan kıza baktı. Albus Dumbledore'a dönerken emin olamıyormuş gibiydi. Ama Dumbledore'un sesi soruya yer bırakmıyordu. Derin bir nefes aldı ve tamamen yorgun görünerek başını salladı.
"Bırak babasıyla konuşsun."
Seherbaz hücrenin kapısını büyük bir şüpheyle açtı. Kapı açıldığında ve yerde oturan Gellert Grindelwald ve küçük kız karşı karşıya kaldığında, küçük kız hiç beklemedi ve adama doğru koştu. "Baba!"
Grindelwald şaşkın gözükmüyordu ona doğru koşan kızı yakaladı ve sarılışına sımsıkı karşılık verdi.
Ama gözleri kucağındaki kızda değildi. Tam karşısında, hücrenin kapısının dışında durup onlara bakan adamdaydı. Onları dikkatle ve büyük bir ifadesizlikle izliyordu. Elinde sıkı sıkı tuttuğu asaya kaydı gözü bir an için..Kızına döndü sonra, şaçlarını okşarken yanağını öptü, kokusunu içine çekti doya doya. Küçük kızın ağladığını duyduğunda onu kendinden biraz uzaklaştırdı. Ve gözlerindeki yaşlara baktı uzunca.
Eliyle yanağından süzülen yaşı silerken ifadesiz görünüyordu, her zamanki maskesi vardı yüzünde, ve onu ustalıkla taşıyordu. kabullenmiş ve sakin görünüyordu ama öyle olmadığı kesindi."Neden ağlıyorsun Fallon?"
"Neden buradasın baba?"
Grindelwald cevap vermedi. Kapıda onları dikkatle izleyen Dumbledore'dan başka kimse yutkunduğunu görmedi.
"Beni almaya neden gelmedin!" Diye ağlamaya devam etti kucağında titreyerek ağlayan küçük kız.
Öyle ağlıyordu ve Grindelwald'un sözleri ve bakışları öyle acımasızdı ki Albus Dumbledore kızı adamın kollarından alıp sakinleştirmek istedi."Albus'u sevdin mi?" Diye sordu sadece sessizce kızın sorusuna cevap vermeden.
Kız içli içli ağlamaya devam ederken başını sallamaya çalıştı. "Sonsuza kadar onunla mı kalacağım?"
Gözlerini kapatıp kızın başını öptü ve kız biraz olsun sakinleşirken fısıldadı. "Sonsuza kadar değil."
"Ama bundan sonra sana o bakacak-"
"ANLAMIYORUM BABA!"
Küçük kız var olan bütün sesiyle bağırdığında Grindelwald kaşlarını kaldırdı. Bakışı çocuğu korkutmuş görünüyordu. Çünkü ağlayamadı bile.
Başını öne eğdi, dudağı titredi ve Grindelwald yanağını okşadığında ağlamaya başladı. "Beni dikkatli dinle tamam mı?" Dediğinde gözlerinin içine bakarak kafasını salladı.Grindelwald derin bir nefes aldı, ve ağzından zorlukla dökülmesi gereken kelimeleri tane tane sakinlikle söylerken, kızının gözlerinin içine baktı. "Bundan sonra, senin baban Albus. Öyle düşün tamam mı?"
Kız ona büyük bir dehşetle baktı. Önce ağlamadı, çünkü ne dediğini anlayamamıştı. Ama sonra hızla adamın boynuna sarıldı sımsıkı.
"Hayır-""Şş Alanis." Diye susturdu onu Grindelwald. Sarılmasına karşılık verirken. Ve eğilip onu kucağından yere bırakırken fısıldadı, "Güven bana." Küçük kızın başka çaresi yoktu. Pes etmişçesine başını kaldırıp yaşlı gözlerle son kez baktı babasına. Sonra arkasını döndü ve hızla kapıda onu bekleyen Dumbledore'a koştu.
"Artık benim babam senmişsin."
Dumbledore ağlayan çocuğu hızla kucağına alırken şaşkındı. Onu öptü ve sarıldı. Kız yorgunca başını omzuna yaslamıştı. Hücrenin içindeki adamsa onları izliyordu...
Ve hücrenin kapısı yüzüne kapanmadan önce Albus Dumbledore öyle bir baktı ki ona, Gellert Grindelwald ömründe bu kadar yıkılmamıştır.
İşte tam o an Albus Dumbledore'un zaferiydi.
***
Evet bölümü yetiştiremedim bende normalde geçen hafta atmam gereken ama onu da yetiştiremediğim bölümün sonunu yazıp onu atıyım bari dedim.
HshsjsnajahwnAh ah bölüm hakkında düşüncelerinizi ve isteklerinizi yazabilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Prenses Düşünseli/ İSTEKLER
FanfictionGri Prenses kitabına yapılan istekler... Bir nevi Alanis'in düşünseli...