~Ejderhalar ve Burnuklar~

825 81 135
                                    


"İçerde mi?" Queenie'nin sorduğu soruya Dumbledore kafa salladı, aralık kapıdan bakıldığında büyük oda gözüküyordu. Oda ilk bakışta bomboş gözüküyordu. Girişini ince perdelerin kapattığı, doğrudan bütün Hogwarst arazisine hakim olan terastan içeri giren güneş ışığı bütün odayı kaplıyordu. Etrafta sırayla dizilmiş açılmayı bekleyen kutular ve sandıklar vardı. Bembeyaz çarşafların olduğu yatak zar zor gözüküyordu.

Devasa yatakta neredeyse kaybolmuş küçük bir kız yatıyordu. Başı yatak başlığına yaslıydı, altın sarısı bukleleri omuzlarından dökülüyordu. Üzerinde kısa kollu beyaz bir elbise vardı. Buz mavisi gözleri dalmış gözüküyordu.. Açık terastan Hogwarst arazisini süzerken, onun yaşında bir bebeğin olamayacağı kadar ciddi göründüğü kesindi.

Dumbledore kafa sallarken dudaklarını birbirine bastırıp derin bir nefes aldı. Yorgun ve bitkin gözüküyordu. Aralarına beyazların da karışmaya başladığı kestane rengi saçları karmakarışıktı, göz altları ise mosmor. Onu gören herkes günlerdir uyumadığını kolaylıkla anlardı..

"Albus," dedi onu gören Queenie samimiyetle, "oldukça yorgun gözüküyorsun, biraz dinlenip uyumaya ne dersin? Alanis'e biz bakarız."

Destek bekler gibi Newt ve Tina'ya baktığında Tina da kafa salladı. "Evet, düello, bakanlık, duruşmalar.. Üstüne birde bir bebek.. Fazlasıyla yoruldun. Biraz dinlenmeyi hakediyorsun."

Dalmış bir şekilde yataktaki kızı izleyen Newt'in koluna dokunduğunda, Newt daldığı düşüncelerden uyandı. "Ah, E-evet, evet." dedi konuyu bile bilmeden ayak uydurmaya çalışarak.

Dumbledore onlara bakarak kafa salladı. "Sağ olun, çocuklar ama..." bir anda kötü gözüktü, "O.. o kalabalığı pek sevmiyor."

Onlar onun haline anlamadan dikkatle bakarken Dumbledore dudaklarını birbirine bastırdı. Konuşmaya zorlanıyormuş gibiydi. Başını biraz eğerken saçlarını itti ve alnını ovdu.
"İnsanları sadece babasının karanlık toplantılarında görmüş.. Kalabalığı sadece gürültülü toplantılara özgü sanıyor.. Hogwarst'a geldiğinde öyle rahatsız oldu ki..."

Gözlerini yumdu. "Eşyalar, oyuncaklar, hiç biri ilgisini çekmiyor.. Hiç bir şey istemiyor, şikayet etmiyor, ağlamıyor, konuşmak istemiyor.." Derin bir nefes alırken gözlerini kapı aralığına çevirdi. Ve yataktaki küçük kıza baktı. "Tek yaptığı bütün gün o terastan Hogwarst'ı izlemek.. çocukların sesini duyduğunda kaşlarını çattığını gördüm... Yalnızlığa alıştırılmış..."

Daha fazla bakamadan gözlerini ona dikkatle bakan üçlüye çevirdi. Ağlayacakmış gibiydi. Perişan gözüküyordu. "Grindelwald'un ona ne yaptığını bilmiyorum ama... Bazen onun bir bebek olduğunu unutuyorum..."

Derin bir nefes atarak kendini toparlamaya çalıştı. "Yani- bu pek iyi bir fikir değil-"

"Hadi ama Albus, O sadece bir bebek!" Queenie poşetlerle dolu ellerini kaldırırken sözünü kesti. "Bizi çok sevecek, emin olabilirsin."

"Bilemiyorum-"

"Albus onun yanlızlığına alıştırıldığını söylemiştin, şimdi ise bizim onunla tanışmamızı istemiyor musun? Queenie'nin dediği gibi, merak etme, bizi sevecek." Bu sefer sözünü kesen Tina'ydı.

Dumbledore bilemiyormuş gibiydi. Haklı olduklarını biliyordu. Üçlüye yenildi. "Peki, sizin ben tanıştıracağım, çünkü-"

"Merlin aşkına Albus! Git ve biraz dinlen."

"Bu fırsatı bir daha yakalayamayabilirsin."

Gri Prenses Düşünseli/ İSTEKLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin