Aeon bir test uçuşu yapmak istiyordu. Fakat önceliği kağıtkanadı inceleyip görmekti.
Kağıtkanat aslında ismiyle tezat oluşturacak bir şekildeydi. Kanatları zor hava koşullarına ve darbelere dayanıklı bir maddeden gövdesi ise Aeon un hayatında ilk defa gördüğü sert bir maddedendi. Yaklaşık 6 kulaç uzunluğunda ufak gövdesinin küçük bir kapısı vardı. Aslında kağıtkanatlar, kraliyet ordusunun hava filosunun zor koşullarda görevleri yerine getirmesi için tasarlanmıştı fakat bu modelin silahları yoktu. Bunlar taşımacılık için hazırlanan modellerdi. Yakıtları ise kolaylık sağlanması için her yerde kullanılan yakıtlardı.
Aeon sevinçle gülümsedi. Yakıtı almak için kasabaya inip odun fabrikasına gitmesi gerekiyordu. Oduncu ile araları iyiydi, ona birkaç bidon benzin verebilirdi. Şehre gitmek için Aeon yarım günlük bir yol yürümeliydi, ufak bir hazırlıkla gidebilirdi, geceyi orada geçirmesi gerekiyordu sadece.
Ufak bir çanta hazırlayıp içine gerekli gördüğü şeyleri koydu. Aeon'un evi ormanın dışında olduğundan yürüyeceği yol biraz zorluydu.
Evinden çıkıp kuş sesleri eşliğinde yürümeye başladı. Aeon küçük yaşta ailesini kaybettiği için ona teyzesi bakmıştı. Pek sosyal bir çocuk değildi ve arkadaşı da pek yoktu. Çocuklar oyun oynarken Aeon ormanı keşfe çıkardı. Babasının kitabında gördüğü otları arar onları ezberler, kuşların bir çoğunun cinsini bilirdi. Otları istediği gibi karıştırıp yemekler, ilaçlar yapardı. Biraz büyüyünce bilgileri sayesinde köyün şifacısı oldu. Daha sonra köyün yaşamı ona yetmedi, o daha çok bilmek daha çok öğrenmek istiyordu. Elder köyünden ayrılıp ormanın daha derinlerini keşfetmeye başladı. Sonra kendine bir ev yaptı ve orada yaşamaya başladı. Günlerini bir şeyler yaparak geçiriyordu. Ormandan çoğu şeyi bulabildiği için para gibi bir sorunu yoktu.
Aeon baya yürümüştü ve öğlen güneşi tepedeydi. Aeon kafasına bağladığı bez sayesinde güneşten korunuyordu. Bir süre sonra yorulduğu için bir ağacın gölgesinde dinlenmeye başladı. Biraz daha yolu kalmıştı. Yanına aldığı yiyeceklerden biraz yedi. Ardından toparlanması gerektiği için kalkıp yola devam etti. Dinlenmek iyi gelmişti bu yüzden daha çok yürüyebilirdi.
Elder köyüne vardığında hava kararmak üzereydi. Rahat bir nefes aldı. Köyün girişinde onu gören gençler onu tanımadı. Fakat yaşlılar ona başlarıyla selam verdi, bazıları yanına gelip biraz olsun muhabbet ettiler. Soran herkese Oduncu'nun yanına gitmeliyim diyip konuşmayı kısa kesiyordu.
Ormancının yeri kasabanın kuzeyinde nehrin yanındaydı. Aeon, akşam güneşinde talaş çuvallarını depoya taşıyordu.
"Oduncu!" Diye seslendi.
Onu gören adamın yaşlı beyaz sakallı suratında bir gülümseme oluştu.
"Genç Aeon,hangi rüzgar attı seni buralara?"
"İhtiyacım olan bir şey var, galiba senden bulabilirim"
"Neymiş o?"
Aeon kafasını kaşıdı. "Biraz yakıt"
Oduncu yavaşca kafasını salladı. "Gel bakalım evlat"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kağıtkanat Günceleri
FantastikBilinmeyen diyarlara uçtu, insan ayağı basmamış yerlere gitti genç adam. Kahraman oldu, şiirler, şarkılar yazıldı onun hakkında. Gözleri hiç görülmemişi, kulakları hiç duyulmamışı duydu. Saraylara heykelleri dikildi, anıtlara onun destansı hikayesi...