Bin Acı Bir Aşk

157 1 0
                                    


Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanda bir evsiz yaşarmış. Ne ormancılar alırmış onu evine ne de hayvanlar paylaşırmış yuvasını. Sonuçta zorlu yaşam koşulları içerisinde yalnız yaşamayı öğrenmek zorunda kalmış oda. O kadar korkakmışki hayvanlara bile yaklaşamazmış beslenmek için, bir nevi vejateryanda denilebilir. Yine günlerden bir gün, saklanırken hayvanlardan onu bir orman perisi görmüş. Sessizce yanına yaklaşıp sormuş: "Nedir korktuğun ey insan ?". Böyle birşeyi hiç beklemeyen berduş neredeyse çığlık atacakmış, o anda hayatında hiç görmediği kadar güzel olan orman perisi 2. Bir şok geçirmesine neden olmuş...
-Ben, ben... Neyden korkacakmışım canım, kimseden korktuğum yok. Ben cesur bir denizciyim, deniz canavarları bile korkutamadı beni, birkaç tane hayvandan mı korkacakmışım ?
-O halde niye saklanıyordun canım ? Hem bir denizciden çok bir deliyi andırıyor halin. Denizci olmak için biraz fazla kirlisin, benim bildiğim denizciler temiz üniformalarıyla ormana neşe saçarlar. Korkaklar gibi saklanmazlar. Senden olsa olsa korkak bir korsan gemisi mürettebatı olur...
Orman perisinin sözlerine çok alınan berduş kıpkırmızı kesilmiş ve söyleyebildiği tek şey: "beni yalnız bıraksana sen !" olmuş. Sonrasında o kadar pişman olmuşki bu dediğine, yıllarca taşlara vurmuş kafasını ama ne fayda, orman perisi kaybolmuş, göstermemiş kendini bir daha. Tabi bizim berduşun haberi yok, peri her gün onu izliyor, aşık olduğu masum adamın diğer insanlar gibi acımasızlaşmasına tanık oluyormuş...
Yıllar geçmiş, bizim berduş, orman perisinin yokluğunda acısını içine gömmüş. Acısı onu acımasız biri haline getirene kadar beklemiş beklemiş ve beklemiş. İçindeki acı nefrete dönüşmüş, tüm dünyaya karşı duyulan bir nefret. Orman perisi hem korkmuş, hem de çoktan pişman olmuştu söylediklerinden. Herşeyi düzeltebileceğini düşünerek tekrar göstermeye karar vermiş kendisini. Hem hayvanları artık gözünü kırpmadan öldürebilen berduşun kendisine karşı takınacağı tavrı da çok merak ediyormuş. Berduşun ava çıkmasını beklemiş; amacı onu en savunmasız halinde yakalamakmış. Berduş pusuya yatmış, tam bir ceylan vurmak üzereymişki orman perisi onun yanına yaklaşıp avazı çıktığı kadar bağırmış. Hayır, beklediği gibi olmamış. Korkmasını ümit etmiş fakat berduş sadece irkilmekle kalmıştı. Avını kaçırdığına kızan berduş tam okunu orman perisine doğrultacakmışki onun bir insan değil, aşık olduğu kişi olduğunun farkına varmış ve elindeki yayla oku yere düşürmüş. Orman perisi: "Demek sende acımasız insanlar gibi oldun, korkak halin bile şuanki halinden daha asildi... Artık sana avcı diyemi seslenmeliyim yoksa sevgili denizci ?" Demiş.
Yüzü sapsarı olan berduş titrek ve kısık bir sesle: "Bana sıfat takma yetkisine sahip değilsin. Hem ne hakla bana hesap soruyorsun sen ? 5 yılda bir ortaya çıkıp hayatıma, yaşam tarzıma karışabileceğinimi düşünüyorsun ? Beni rahat bırak bir daha da ortaya çıkma." Demiş ve arkasını dönüp yürümeye başlamış. Bu duruma çok bozulan orman perisi bir daha kendisini hiç bir canlıya göstermemeye karar vermiş ve kendisini yaşamının sonuna kadar bir ağacın gövdesine hapsetmiş. Bu masaldan çıkarılacak sonuç şu:
Bir insanı insan yapan şey ya aşktır ya da çektiği acı. Kimse aşık olmadan hissedemez yaşadığını. Ve kimse acı çekmeden farkına varamaz aslında nasıl hisler taşıdığının. İnsanı insan yapan şey ya hisleridir ya da acımasızlığı. Asıl soru şu, berduşumuza ne olmuş ? Adam hem aşık olmuş hem de acıların en büyüğünü tatmış, aşık olduğu kadını kaybetmiş. Ne yapacak tabiki bir gece Müslüm baba dinlerken kendini kesmiş...

Mutlu son

Yaşadığım KadarıylaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin