GİRİŞ

99 5 1
                                    

Kendi zamanında ritim tutturamayan, bir adım ileri, iki adım geri gitmeye çekinen ve her ne olursa olsun sevdiklerini ardında bırakmayan herkese ithafen;

GEÇMİŞ HER ZAMAN GELECEĞİ KOVALAR,

GELECEK İNŞAA EDİLMEK ADINA GEÇMİŞTEN PARÇALAR ÇALAR.


GİRİŞ; BOZUK SAAT;

Sürekli düşündüğüm aklımdan çıkaramadığım bir düşünce var. Hayatımın en mutlu veya en üzgün anlarında aklımda beliriyor. Küçükken bize bir dilek hakkımız olsa neyi dileyeceğimizi sorarlar, çoğumuz "Sonsuz dilek hakkı" diyerek coşkuyla cevap vermişizdir. Benim dileğim bu değildi. Ben bir dilek hakkım olduğunu en mutlu zamanlarımda hatırlıyorum. Kendime sorduğum tek soru "Şu an bir dilek hakkın var, ne diliyorsun?" oluyordu. Hepsinde aynı cevabı verdim. Hepsinin cevabı zamanı durdurmaktı. Zaman dursun ama biz yaşamaya, hayata kaldığımız yerden devam edelim. Hiç büyümeyelim ve sevdiklerimizi hiç kaybetmeyelim. Tam şu an zaman dursun ve hiç ilerlemesin dediğim zaman, dileğimi dilemek istiyorum ama bir türlü cesaret edemiyordum. Ya hayatımda daha mükemmel bir gün olursa ve dileğimi kullandığım için pişman olursam diye düşünüyordum. Bu yüzden de tüm mutlu günlerimi kaybettim. Bizim dünyamızda herkesin bir dilek hakkı var. En önemlisi herkes bir dileğin içinde ama kimse bunun farkında değil.

19 Kasım 2020

Gelip geçici acıları bedeninize gömersiniz günden güne çöker, yıpranır, yürüyemezsiniz. Asla unutamadığınız içini dolduramadığınız acıları ise ruhunuza ekersiniz, o orada gözyaşlarınızla sulanır koca çınar olur. Ben ölümün acısını ruhuma ektim. Her nefes alışımla besliyorum onu, ölüm çok soğuktur. Her nefes aldığımda içimde heyelanlar oluyor. Ölüm hatıralarla beslenir, her gözyaşımla bir hatıra kaybediyorum. Ölüm acımazsızdır sana hafızanı kaybettirir. Bugün dedem öldü. Biraz sonra onu gömmeye gideceğiz. Duyuyor musunuz kalbimin attığı çığlıkları? Hiç sanmıyorum. Ben daha önce hiç üzülmemişim onlar başka bir duyguymuş yeni anlıyorum. Şimdi nasıl yaşayacağım hiç bilmiyorum, kim öğretecek bana yaşamayı? En önemlisi nasıl koyacağız onu mezara, kim cesaret edebilecek buna? Soğuktan buz kesen adımlarla bizi mezarlığa götürecek servise biniyorum. Herhangi bir koltuğa yerleşirken içimden sürekli tekrarlıyorum, "Güçlü olmak zorundasın" diyorum biraz daha dayan. Kalbimin ortasına bir acı oturuyor, çaresizce ağlıyorum. Ağlamaktan yolu göremediğim zamanlarda mezarlığa varmışız, fark edemiyorum. Keşke zaman biraz daha yavaş aksaydı da onu daha çok görebilseydim diyorum. Soğuk, çok soğuk olan bir odaya giriyoruz, adına morg deniyor. Koşarak dedeciğimin yanına gidiyorum. Göğsüne kadar bir çarşaf çekip, göğsüne bir etiket yapıştırmışlar. Çekinerek başına dokunuyorum, o kadar soğuk ki parmaklarım donuyor. Bir daha asla bu kadar üşüyemem diyorum, son kez olduğunun bilinciyle yüzüne bakıyorum. Lütfen zaman daha da yavaş aksın, burada biraz daha kalayım. Kolumdan tutup çekiyorlar engel olamıyorum, bizi ayırıyorlar. Onun yanından ayrıldığımızda yağmurla karşılıyoruz. Mezarları suluyor. Ondan adım adım uzaklaşırken çamurlara batıyorum, yürümem için kollarıma giriyorlar. En sonunda onu gömeceğimiz yere geliyoruz. Bir çukur kazmışlar. Kim açtı o çukuru? Yağmur biz yaşayanların bedenlerini ıslatırken ölülerin toprağı sulanıyor. Onu en son beyaz bir kefene sarılmış şekilde görüyorum. Kefenin iki ucundan tutup karanlık çukurun içine bırakıyorlar. Daha fazla dayanamayıp çamurların üstüne düşüyorum. Kimse beni umursamıyor. Onun üzerine toprak atmak için sıraya giriyorlar. Öyle bir acıyı taşıyor ki göğsüm inanamıyorum. Hıçkırarak kendimi çamurların üzerine bırakıyorum. Dedem o sırada çoktan gömülüyor. Onun güzel bedeni toprağın altında gözümün önüne geliyor. Titreyen dizlerimle ayağa kalkıyorum. Bundan daha başka bir zaman düşünemeyerek dileğimi diliyorum. Zaman dursun. Şu an zaman dursun biz hiç büyümeyelim, hep birlikte olalım. O an yağmur duruyor. Sicim gibi yağan yağmur bizi ıslatmaya bir son veriyor, insanlar artık ağlamıyor. Ta ki ben nefes alıp adım atana dek. Biri bir dilek dilediğinde dünyanın bilinmeyen bir yerinde, bir çiçek solardı. Dileğini dileyenler o çayıra batak ismini vermişlerdi. O çayır artık kuruydu. Artık zamanın bir anlamı kalmadığında insan yaşamayı bırakıyor. Dileğimi ilk dilediğim gün, hava birkaç kez kararıp gün birkaç kez doğdu. Eve dönebildiğimde tarih hala on dokuz kasımdı.

DİLEK ÇEMBERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin