34.bölüm: Kaybolduk

302 59 96
                                    

1 hafta sonra;

Özledim be çiçeğim....

     Gram azalmamış üzüntümle yatakta oturuyordum, her zamanki gibi. Son zamanlarda yaptığım tek şey yatakta düşünerek ve üzülerek vakit öldürmekti. Hep dolan gözlerim yine dolduğunda üstümdekinin koluna sildim. Havanın iyice kararmasını bekliyordum, akşam yemeğimi yemiştim, yani yiyebildiğim kadarını. Hava kararınca dışarı çıkıyordum, hüznümü de yanımda götürüyordum. Sorun şu ki ruhum benimle değildi, ruhum onun ruhuna onlar gibi görünmez bir iple bağlıydı ve onunla birlikte gitmişti. Bu sebepten biraz olaylara karşı duygusuzluk hissediyordum. Dolan gözlerimi sildim ama yine de ağlamaya başladım. Depresyonda gibiydim ama ruhum yanımda olmadığı için tamda depresyonda değildim. Neden gitti ki? Beni neden bırakıp gitti? Ona hem kırgınım hem de... öfkeliyim. Ben bunu hak edecek ne yaptım?

Gecenin karanlığına gözlerim alışmıştı artık. Yanımdaki kutuya baktım, onun doldurduğu kutu, içinde birlikte olduğumuz fotoğraflarların olduğu kutu. Onları hala oradan çıkarmamıştım. Kutudan bir resim çıkardım, midemden tuhaf sesler gelince acıktığımı fark ettim. Saat 23.05 idi. Elimdeki fotoğrafta bana bakıyordu bende kameraya bakıp gülümsüyordum, ne güzel gündü ama. Midem yine benzer sesler çıkardığında ayağa kalktım ve mutfağa doğru yürüdüm, dışarı çıkma saatim de gelmişti zaten.

    Yeleğimi üstüme atıp dış kapıya yöneldim. Annem arkamdan geldiğini bildiğimi bilmediği için rahat rahat dolaşabiliyordum. Kulaklığımı takıp çıktım dışarı, soğuktu hava yine. Belki de hava soğuk değildi ama benim bedenim hala üşüyordu. Onun kollarını hala hissedebiliyordum, o his asla kaybolmayacak gibiydi ama zamanla azalmıştı. Keşke bu hissin sonu olmasaydı, dönmeyeceğini bildiğim halde bir umut, gözlerim yollarını gözlüyordu. Kulaklığımı taktım ve 1989 listemi karışıkta çaldım, Wonderland çalıyordu. Hislerimin ve düşüncelerimin yoğunluğuyla yürümeye devam ettim. Arkamdan gelen annemin arabasının sesini duyunca da korkusuzca, güvende olduğumu bilerek yürümeye devam ettim.

Açelya: Biz

Açelya: senle Toprak

Açelya: harikalar diyarını bulmuştuk

Açelya: Ama o harikalar diyarında mutluluğu yaşarken hem birbirimizi kaybettik

Açelya: hemde birbirimiz olmadan yolu bulamadık

Açelya: kaybolduk Toprak

Açelya: mutluluk içinde kaybolduk

*******

     Gözümü araladığımda koltukta buldum kendimi, üstümdeki battaniye ile etrafa bakınıp gerildim, İrem ve Sude buradaydı, bana bakıyorlardı ve sanki bana acıyorlardı. "Günaydın, ne ara geldiniz?" "Günaydın mı? Saat 2 Açelya! Nasıl bu kadar uyudun hala anlamıyorum" dedi Sude, İrem'se "bırak kızı sana ne neden bu kadar uyuduğu. İyi misin Açelya?" dedi. Başımı olumlu anlamda salladım oturur pozisyona geçmeye çalışarak, gözümü ovuşturdum. "Bak biz buraya sana bir şey söylemek için geldik" diye yeniden konuştu İrem ve devam etti "geceleri artık dışarı çıkmanı istemiyoruz". "Bunu siz nerden biliyorsunuz ki?" diye sordum şaşkınlıkla kaşlarımı çatıp yüzümü ekşiterek. "Biz biliriz, ama sen artık çıkmamalısın" dedi Sude. "Bu sizi ilgilendirmez" dedim ayağa kalkarken.

     Banyoya gidip yüzümü yıkıyordum ki kızlar arkamdan gelmiş. "Bak senin için cidden çok tehlikeli. Biliyorsun korona var hem... maskesiz çıkıyormuşsun! Hasta olacaksın tekrardan kendine dikkat etmiyorsun baksana iyice zayıfladın. Seni bu halde görmek bizi çok üzüyor anlamıyorsu..." Sude'nin konuşmasını bölüp "neden bu kadar umursuyorsun ki beni? Hem bu gerçekten ilginizi çekiyor mu yoksa sadece bana acıyor musunuz?" "Sana acımıyoruz Açelya, sana üzülüyoruz. Arkadaşımızı, hatta kardeşimiz dediğimiz insanı bu halde görmek bizi çok kırıyor ve çok öfkeliyiz Toprak'a... üzgünüm" dedi İrem, onun adını söylediği için üzgünüm demişti. "Üzülme" dedim gözlerim dolarken odaya doğru geri yürüyerek. "Bak seni üzmek istemiyoruz ama üzülmeni de istemiyoruz... lütfen yapma bunu toparlan Açelya" dedi İrem bense ona dönüp "ben iyiyim İrem, lütfen beni... beni zorlamayın. İki paket cips olacak mutfakta doldurun tabaklara gelin" dedim kumandayı elime alarak. Film izlemek ve kitap okumak bana hayatı unutturduğu için onlarla çok vakit harcıyordum, derslere katılmıyordum. Sıkıntıyla nefes verip mutfağa gittiler "dolaptaki kakaolu dondurmayı da getirin!" dedim.

Tabaklar ve dondurma hazır olunca kollarımı açtım ve yanıma geldiler, sardım kollarımı onlara, onlarda iyice sokuldular bana. Filmi açıp izlemeye başladık, aslında ne izlediğimizi bile bilmiyorduk. Televizyonda bulduğumuz bir filmdi işte. İrem bana dönüp konuştu "biliyor musun korona geçirdim", şaşkınlıkla ona baktım ve yine kendi derdimden arkadaşlarımınkileri görmediğim için kendime kızdım "geçmiş olmuş bak, iyisin değil mi?" "İyiyim tabi bak benden sağlam insan mı olur?" dedi gülerek. "Olmaz tabi" dedim bende gülümseyerek. Sonra da başımı onun başına dayayıp ağlamaya başladım, tutamıyordum olmuyordu. Bana daha sıkı sarıldı ikisi de, ağlamaya başladılar onlarda. "Sizi seviyorum kızlar" dedim.

Oy sınırı 20

Koronalı Swiftiem |Texting |TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin