Videodaki Kutay'dır.
Gecikmeden dolayı çok ama çok özür dileriz, iyi okumalar..
Hayatta ne zaman bir şeye karşı adım atsam,başka bir şey beni geri adım atmaya zorluyordu.Bu bazen iyi, bazen kötü oluyordu.Bileklerimi keserken Kutay'ın mesajı soyut dünyamda güçlü fakat tanımadığım bir adam olarak beni itmiş ve geri adım atmama sebep olmuştu.
Attığım geri adımlar beni bazen iyiliğin kollarına bırakırken,bazen de içindeki nefreti dışına vuran kötü bir kadının ince,soğuk,şefkat içermeyen kollarına bırakıyordu.Bugün Kutay'a söyleyeceğim,kendim bile tam olarak bir kalıba oturtamadığım cümleleri kapıyı açarak bıçak gibi kesip sonsuzluğa atan Doğa,beni kötü kadının kollarına bırakan kişi olmuştu.
Hayatımda zaten hiç uzun bir zaman boyunca iyiliğin kollarının sıcaklığını hissedememiş,onun o huzur veren kokusunu içime çekememiştim.Şimdi en iyi dostlarımdan biri olan Doğa hatta doğruyu söylemem gerekirse tek dostum olan Doğa,beni bu zevkten mahrum bırakmıştı.Üstelik Kutay'la ikinci kez karşılaşmıştı ve bu Doğa'nın Kutay'la karşılaştıktan sonra benim üstümde yüzlerce seviye attırdığı şüphesini uykusundan uyandırmıştı.
Doğa bize doğru yaklaşırken, Kutay anında kapşonunu kapatıp kendini görünmez kılmıştı bile.Kutay'ın yüzü tamamdı, peki ya Doğa'nın şüphesinin oluşturduğu engel. Onu nasıl geçecektik? Doğa'nın tepede toplanmış turuncu saçlarına çatılmış kaşları,iyi bir partner olamıyordu.Bu yüzden salondaki izleyiciler hayal kırıklığına uğramış ve sinirlenmişlerdi.Salondaki izleyiciler Doğa'nın hücreleriydi tabii.Hücrelerini seyircilere benzetirsek,Doğa'nın turuncu saçlarına uyum sağlayamayan çatık kaşları,Doğa'nın hücrelerini hareketlendiriyor,buda vücuduna yansıyordu.Bunu bize doğru gelirkenki yürüyüş tarzından anlamıştım.
"Gece,bu adam yine ne arıyor burada ?"derkenki nefesinden dışarı çıkan siniri hissedebiliyordum.
"Bu adam burada çalışıyormuş." dedim ve ekledim.
"Ne tesadüf değil mi ?"
"Kötü bir tesadüf olmuş." dedi ve beni kolumdan çekip dışarı çıkardı.
"Gece hemen buradan gidiyoruz. Bu adam hiç iyi birine benzemiyor."
"Yo-" diyeceğim sırada kendime geldim ve y harfini yutmuş gibi yaparak,"O zaman ben çantamı alıp geliyorum."dedim ve cevabını beklemeden tekrar kulise girdim.Etrafta Kutay'ı göremeyince endişelendim ve etrafı aramaya koyuldum.Fakat hiçbir yerde yoktu.Ümidi kesmiş, telefonumu ararken,telefonu bulmam ve elimdeki kanı görmem bir oldu.Acımıyordu fakat kan görmek garibime gitmişti.Aklıma anında Kutay'ın amcası geldiğinden,bedenim değil kalbim acıyordu.Gelen mesaj sesi düşüncelerimi kısa bir süreliğine dondurdu.Her zaman ki gibi Kutay'dandı.
"Küçükken saramamıştım yaralarını, belki şimdi sevgimle sararım, ha ne dersin?" Ah.Neden bu kadar düşünceliydi ?
"Senin bedenin değil, ruhun seviyor beni.O yanımda ya yeter bana."
"Peki, iyi bak kendine, olur mu?"
"Olur."dedim ve yüzümdeki tebessüm eşliğinde kulisten çıktım.
* *
Sabah uyandığımda akşamdan kalan tebessümüm,yerini yorgun ruh halime bırakmıştı.Dolabımın karşısına geçtiğimde geçen yıl aldığım kot pantolonumu ve balıkçı yaka kazağımı giydim.Saçlarımı bana yakıştığını düşündüğüm topuz modelinde yapıp aşağıya indim.Başım ağrıyordu. Evde, uyuşukluk yapmak yerine, sahile gidebilirdim. Kafamı dağıtırdım hem. Dalga sesi her zaman iyi gelirdi bana.
Gelen taksiyi görünce, gülümsedim.