Eve gelince kapının önünde üç valiz gördüm. Annemin eşyaları olduğunu anlayınca gözlerimle etrafı süzdüm. Bu evde şimdi mutlu olmayabilirdim belki, ama bütün anılarım, çocukluğum, ailemle güzel geçen her anım bu evde geçmişti. Gözümün dolmasına izin vermeyerek, İzmir'deki yeni hayatımı düşündüm. Belki bu sefer gerçek dostluklar edinebilirdim. Evet, gerçek dostluk benim için çok küçüklükte kalmıştı. Beni sadece ben olduğum için seven, Gece olduğum için benimle olan beş yaşından ibaretti.
İlkokul ve ortaokuldaki dostluklar da, liseye geçince bitmişti. Lise zaten çok saçmaydı bu konuda. Bir de 'Hayatın en iyi arkadaşlıklarını kazanacaksınız.' diyorlardı. Palavra! Liseye geçince her şey değişti. Güzel olduğum için okulda popülerliiğim artmıştı. Ve bununla birlikte en nefret ettiğim şey olan, sahte dostluklar beraberinde geldi. Herkes beni ünlü iş ortakları Arslan çiftinin kızı Gece Arslan olarak görüyordu. Ama benim tek ihtiyacım olan beni seven bir aile, nasıl olduğumu soracak bir dost ve ona aşkla bağlı olduğum bir sevgiliydi.
Böyle düşünürken gözümden, ne zaman düştüğünü bilmediğim gözyaşı ağzıma girdi. Ağzımdaki tuzlu tatla ağladığımı anlamıştım. Annemin beni böyle görmesini istemiyordum. O yeni bir başlangıç yapmak istiyordu. Ve ben ona bunu yapmayacaktım.
Aceleyle odama çıkıp, banyoya girdim. Yüzümü yıkadıktan sonra temiz havlu çıkarmak için dolabımın kapağını açtım. Ve gözüme çarpan sivri metal şeye odaklandım. Aklıma dün gece geldi. Aslında bana sürekli mesaj gelirdi. Böyle şeyleri takmazdım ama bu çok başkaydı. İçimde nedenini bilmediğim bir duygu vardı. Korku muydu bu? Ya da şaşkınlık? Aklımı kurcalayan şey beni nasıl gözetlediğiydi. Bu konuyu düşünmemek üzere aklımın derinlerine ittim. Ve yüzümü kurulayıp aşağı indim. Annem hala ortalarda gözükmüyordu.
'Anne.' diye seslendim beni duyması için. Annemin titrek sesi yatak odasından geliyordu. Adımlarımı hızlandırıp yanına gittim. Annem yatakta oturmuş, eski resimlere, resimlerimize bakıyordu. Kafasını kaldırınca ağladığını gördüm. O da özlüyordu belli ki. Eliyle yatağın boş kısmına vurdu. Gidip yanına oturdum. Annemin elindeki resimde, ben, babam ve annem parktaydık. O gün doğum günümdü. Annem ve babam yine çok çalışırdı. Ama beni severlerdi. O gün çok ağlamıştım parka gidelim diye. Babam da toplantılarını iptal etmişti benim için.
Annem diğer fotoğrafa gelince dayanamadım. Ve durdurdum.
'Anne. Yeter artık. Biz yeni bir hayata başlayacaktık hani? Eskileri bende çok özlüyorum. Ama ağlamakla gelmiyor işte. İnan anne gelmiyor. O yüzden bu resimleri kaldırıyoruz. Ve dışarı çıkıp yemek yiyoruz. Anlaştık mı?' dedim. İnsanların tatlı olduğumu düşündüğü gülümsememi takınarak anneme baktım. Annem de elinin tersiyle göz yaşlarını silipi yüzüne sıcak bir gülümseme koydu. Onu yataktan kaldırdım. Ve üstümü giyinmek için odama çıktım. Siyah kot şortumu ve mavi siyah kareli gömleğimi giyip, ayağıma siyah converselerimi giydim. Aşağıya indiğimde annemim çoktan hazır olduğunu gördüm. Karşılıklı gülümsemelerimizden sonra evden çıktık.
Arabayı lüks bir restaurantın önünde durduğumuzda, valeye anahtarı uzatup aşağıya indik. Restauranttan içeri girdiğimizde ağır zengin kokusu beni bunaltmıştı. Böyle yerleri gerçekten sevmezdim. Annem manzarısı olan bir masaya oturduğunda peşinden gittim. Menüler önümüze gelince, hiç yapmadığım bir şeyi yapıp yengeç sipariş etmek istedim. Gelen genç garsona gülümseyip;
"Ben bir yengeç sote alabilir miyim?" dediğimde garson beni başıyla onaylayıp anneme döndüğü sırada, masadaki telefonum titredi.
''Başka bir şey sipariş et."
Hah ciddi olamazsın dimi? Bu da neydi şimdi? Aceleyle etrafıma baktım. Ama herkes son derece kendi halinde görünüyordu. Annem benim telaşlandığımı anlamış olacak ki, bana ne olduğunu sordu. Onu kafamla geçiştirerek yemeğimi beklemeye başladım. Düşünme Gece düşünme. Seni ele geçirmesine izin verme.