☠ Bölüm-13 ☠

478 54 57
                                    

Sevgililer gününüz kutlu olsun canlarım. Şahsen ben bugünü pek sevmiyorum. Boşa masraf günü diyorum ben :D Sevgilin olduktan sonra her gün sevgililer günü değil midir?

Neyse...

Sevgililer Gününe özel sizlere shiplerin hepsinin olduğu bir bölüm yazdım. Umarım beğenirsiniz. Hızlı yazdığım için yazım yanlışlarım olabilir, lütfen kusura bakmayın. Bu sefer sınır koyuyorum. Çünkü bazılarınız farkındadır okunan sayısına göre oylar çok az. Bu yüzden oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin canlarım. SİZLERİ SEVİYORUM! 🥰


Jungkook

Kamaranın kapısını yavaşça araladım. Güneş çoktan batmıştı ama o hala uyuyordu. Yani Jennie. Onu görünce ilk önce şaşırsam da, ismini duyduğumda o yamyamların eline bırakamazdım. Bunu anlamamı sağlayan şeyde ona hediye ettiğim bileklikti.

Küçük yatakta hala uyuyorken boşta kalan kısmına oturdum. Karnının üzerinde duran elini gördüm. Bileğinde de kendi ellerimle yapıp ona hediye etmiş olduğum bilekliği gördüm. Parmağımı bilekliğin üzerinde gezdirdim. Basit ve sade görünümü olsun diye küçük yakutlar kullanmıştım. Ve hiç çıkarmamış. Duygulanmamak elde değildi.

Kıpırdanmaya başlamıştı. Sonunda uyanıyordu. Göz kapakları ağır ağır açıldı. Beni gördüğünde yüzünde aniden bir korku oluşmuştu. Hışımla kalktı ve telaşla kıpırdanmaya başladığında hemen ona engel oldum.

"Kimsin sen? Ne yapıyorsun başımda? Dokunma bana!" diye telaşla cümlelerini saydı. 

"Jennie! Jennie!" Onu kollarından tutup hafifçe sarstığımda sustu. Birkaç saniye gözlerinin içerisine baktım. "Beni hatırlamadın mı?" diye sorduğumda kaşlarını çatmış ve bu soruma bir anlam verememişti. 

Ona yardımcı olabilmek için yüzümü yana doğru çevirdim, yanağımdaki yara izini görmesini sağladım. Bu yarayı gördüğü ve ifadesinden geçmişi hatırlamak için düşüncelere daldığını anlamıştım. Bir kesik yarasıydı, ama acılı bir geçmişe sahipti.

"Jungkook." diye fısıldadı donmuş ifadesi ile. Saniyeler sonra gözleri heyecan ve şaşkınlıkla büyüdü. Bununla birlikte gözleri de dolmuştu. "S-Sen... Jungkook... Bu gerçekten sen misin?" diye sorduğunda ona gülümseyerek cevap verdim.

"Evet Jennie. Gerçekten benim." dedim. Gülerek gözyaşlarını bıraktı ve bana sıkıca sarıldı. Bende ona sıkı bir kucaklama ile karşılık verdim. Hıçkırıklarını duyduğumda kendimi kötü hissetmiştim. Kim bilir ne acılar çekmiştir?

Elleri omuzumdayken kendini geri çektiğinde kapıyı kontrol ettim. Konuşacaklarımızı kimsenin duymasını istemiyordum.

"Hayatta olmana çok sevindim. Tabii bu gemide olmanda çok tehlikeli değil mi?" 

"Tehlikeli. Ama karıştım bir kere. Sonsuza kadar sessiz kalamazdım bunu sende biliyorsun." dedim ve gözüm yine bilekliğine takıldı. "Hiç çıkarmamışsın." dedim gülümseyerek. Ama onun gülümsemesi hafif bile olsa solmuştu. Bende onu anlamak için yüzüne eğildim.

"Ne?"

"Bunu bana sen kendi ellerinle yaptın. Yoongi bunu benden almak istedi. Ama ben izin vermedim." dedi ve sustu. Gözlerimi sinirle büyülttüm. Ona da bir şey yapmış.

"Ne yaptı sana? Sen korsan bile değilsin."

"Öyle. Ama istediğini alamadığında nasıl bir canavar olduğunu benim kadar sende iyi biliyorsun." Tekrar ağlamaya başladı. "Bana sürekli bir şeyler soruyor. Hele bilmediğim pek çok şeyi. Sonra başıma kaldıramayacağım, ölmek isteyeceğim kadar büyük bir ağrı giriyor. Sanki bilmediğim şeyler zihnimde doğuyor ve ağzımdan dökülüyor. Sizin nerede olduğunuzu da bu şekilde öğrendi."

The Pirates Of The BANGTAN // BANGTANPİNKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin