1912 / JİKOOK

1

Yıl 1912..

Çok soğuk bir gündü... Dünya savaşlarının başlama yılı olarak bilinirdi. İşte o yıllarda gerçekleşen bir savaşın komutanı olan Jeon Jungkook için her şey çok dâha farklıydı.

...

"Jimin bu gün büyük gün, komutan ile karşı karşıya geleceğiz!"

Jimin arkadaşı Kai'ye gülümseyerek yavaşça botlarını giyindi.

Evet, birkaç gün sonra cephe'ye gideceklerdi ama ondan önce şu komutana isimlerini yazdırmaları gerekliydi zaten bir haftadan beri sıkı olarak antrenman yapıyorlardı.

...

Bir türlü bitmek bilmeyen sıradalardı. Jimin arkadaşı Kai ile devamlı konuşuyordu. Üzerindeki kalın Kamuflaj ile pekte rahat değildi.

"Park Jimin sıra sende."

Jimin elindeki KC kimliği ile küçük çadıra doğru ilerledi. Komutan denilen Jungkook sandalye'ye oturmuş bir şeyler ile ilgileniyordu.

Komutan Jungkook başını yavaşça kaldırıp Jimin'i biraz süzdü. Oldukça minik bir askeri asla ama asla kabul edemezdi.

"Seni mutfak bölümüne alıyorum. Git ve çaycı olarak işe başla."

Jimin yüzünü asmıştı. Ne demek çaycı olmak? Jimin buraya çaycı olmak için gelmemişti ki.

"Komutanım ben buraya çaycı olmak için değil, asker olmak için geldim. Hem beni bu yüzden buraya çağırdılar."

Jungkook kalemi masaya bırakarak, ayağa kalktı. Onca işin arasında laf anlatamazdı.

"Sorularımı doğru cevapla Asker!"

"Emredersiniz komutanım."

"En fazla kaç şınav çekebiliyorsun? Rekorun kaç?"

Jimin bir kaç saniye durkasamadan sonra kararlı sesi ile cevap verdi.

"Yirmi komutanım."

Jungkook gülmemek için kendini zor tutarken, istifini bozmadan devam etti.

"Mekik?"

"Oda yirmi komutanım."

Jungkook dilini dişlerinin üzerinde gezdirerek sıkı bir nefes aldı.

"Boyun kaç asker?"

İşte bu Jimin'i incitmişti. Boyunu söylemek her zaman Jimin'in üzüyordu.

"Ben... Komutanım benim boyum 1.74."

Jungkook sırıtarak ellerini beline koydu.

"Karlı dağ koşullarında, o kadar kiloluk silah ve kesici, patlayıcı aletleri nasıl taşıyacaksın sen ASKER?(!) Şimdi derhal yemekhaneye git."

Jimin gözünden akan yaş ile arkasına döndü. Bir erkek olarak gururu incilmişti. O komutanı hiç ama hiç sevmemişti!

...

Bölüm sonu.