jikookluvtr için özel bölümdür.
________
'Gece karanlığına hükümdü...'
Jungkook karlı yolları aşarak, kucağındaki baygın bedene kısa bir bakış attı. Karnından aşağıya doğru akan kanlar ile ağlaması hiddetlendi komutanın.
Jungkook hızla askeriyeden içeriye girerek, hızla bahçeye doğru bağırdı.
"ÇABUK HEMŞİRE ÇAĞIRIN!"
Köşedeki güvenlik hızla başını sallayarak koşarak yurda girdi. Jungkook köşedeki kendi küçük kulübesine doğru ilerleyerek, kucağındaki bedeni yatağı yatırdı.
"Sana birşey olmayacak küçüğüm. Sana söz veriyorum."
Jungkook Jimin'in üzerindeki karla kaplı olan montu çıkartarak, yarasına gözleri boğulu bir şekilde baktı. Kalbi acıyordu. Saniyeler sonra içeri giren hemşire ile geri çekildi. Korkuyordu, ona bir şey olmasından korkuyordu..
"N-neyi var... O iyi mi?"
Hemşire Jimin'in üzerindeki tişörtü yırtarak, yaraya kısa bir göz gezdirdi. Yara oldukça derindi.
"Mermi çok derine inmiş komutanım. Şanslı ki kalbine denk gelmemiş."
Jungkook parmaklarını saçlarına geçirerek, sırtını duvara yasladı.
"Ona bir şey olmasın. Ne yap ne et onu iyileştir!"
Hemşire başını sallayarak, hızlıca yaraya müdahale etmeye başladı. Mermi çok derinde olduğu için zorluyordu hemşireyi.
Jungkook sinirle bir nefes vererek, köşedeki dolaba serçe tekme attı. Jimine bir şey olmasını istemiyordu. Buna dayanamazdı.
"ONU BANA GERİ GETİR!"
Diye bağırdı kendine hakim olamayarak. Bakışlarını bir anlığına olsun küçüğüne çeviremiyordu. Kalbi buna dayanmazdı.
Dakikalar geçmişti. Jimin karnında hissetdiği ani bir acı ile hızla gözlerini açarak küçük bir bağırtı çıkarttı. Önündeki hemşire beline doğru bir cımbız sokuyordu.
Jungkook Jimin'in sesini duyması ile bakışlarını acı ile ağlayan Jimin'e çevirdi.
"H-HAYIR!"
Jungkook gözlerini sımsıkı kapatarak odayı terk etti. Odadan acı dolu bağırtı sesleri yükselirken, Jungkook kapıyı serçe kapatarak, sırtını duvara yasladı. Kalbi dayanmıyordu. Küçüğünün yanında daha fazla duramazdı o öyle acı çekerken, Jungkook asla nefes alamazdı!
...
Aradan saatler sonra hemşire odadan çıktığında, Jungkook yorgun bakışları ile hızla çömeldiği yerden ayağa kalktı.
"İ-iyi mi?"
"Şuan uyuyor komutanım. Mermiyi zorda olsa çıkardım ve yarığı diktim. Şuan dikişli olduğu için çok dikkat etmesi gerekli kendine ve çok canı yandığı için bayıldı. Sadece sıvı gıdalar ile beslenmeli. Dikkat edin sakın iki hafta içinde ayağa kalkmasın."
Jungkook başını sallayarak yavaşça odaya girerek, kapıyı kapattı. Jimin yatakta yüzü mosmor kesilmiş bir şekilde yatıyordu. Gözlerini sımsıkı yumarak titrek bir nefes aldı.
Jungkook yavaşça gözlerini açarak, küçük bedene doğru yaklaştı. Her adımında canı yanıyordu. Yatak çarşafı kan ile kaplıydı. Jungkook'un gözünden daha fazla yaş akarken, hızla kendini toparlamaya çabaladı. Yanında olması şuanlık Jungkook'u bir gram rahatlatıyordu.
"Herşey geçecek Jimin. Bir gün bu kabustan uyanacaksın sana söz veriyorum."
Jungkook dikkatlice köşedeki bezi alarak, kanlı çarşafı temizlemeye çalıştı. Jimin'in uyandığında etrafı kanlı görmesini istemiyordu. Jungkook işini bitirince köşedeki makası alarak, küçüğün üzerindeki yırtık tişörtü daha fazla yırtarak, yavaşça üzerinden çıkarttı ve yorganı koltuğun üzerinden alarak üzerine sıkıca örttü.
Hava buz gibiydi. Jungkook şomineyi yakarak, yavaşça odadan çıktı. Hava dondurucu haldeydi. Askerler saatler önce gelmiş, yaralılar hastaneye kaldırılırken, ölen askerler şimdilik duruyordu... Savaş mı? Savaşın kazananı bizdik.
...
Jimin gözlerini yavaşça açtığında, bakışları bir süre boş odada gezindi. Bakışlarını yarasına çevirdiğinde yüzünü buruşturdu. Kocaman bir dikiş vardı. Jimin başını yatak başlığına yaslayarak derin bir nefes aldı. Hatırladığı en son şey, komutanının kucağında dağdan inmesiydi. Jimin hafifçe gülümsedi. Komutan kendisi için çok endişelenmişti. Ne kadar uyuduğunu bilemiyordu. Kapı yavaşça açıldığında Jimin bakışlarını, elinde bir sürü odun ile gelen komutana çevirdi.
"Uyanmışsın... İyi misin?"
Jimin yavaşça başını salladı. Kendini şuanlık iyi hissediyordu ama ne zamandır uyuduğunu bilmiyordu.
"Komutanım ne zamandır uyuyorum ben?"
Jungkook elindeki odunları köşeye bırakarak hızla Jimin'in yanına ilerledi. Yatağın önüne eğilerek elini Jimin'in eline koydu. Jimin komutanın bu telaşlı hâline hafifçe tebessüm etti.
"İyiyim ben komutanım. Sadece ne zamandır uyuduğumu bilmiyorum."
Jungkook sıkıntılı bir nefes alarak, Jimin'in elini daha sıkı kavradı. İyi olması azda olsa içini rahatlatmıştı.
"Üç gündür uyuyorsun Jimin."
Jimin şaşkınlık ile gözlerini kırpıştırdı. Bu uzun bir süreydi.
"Diğer yaralılar nerede komutanım, Lay iyimi?"
"Jimin kendinden başlarını düşünme! Onlar iyiler ve emin ol kimse seni düşünmüyor."
"Ama o benim çok iyi arkadaşım komutanım. Oda beni düşünüyordur."
Jungkook derin bir nefes alarak, Jimin'in eline küçük bir öpücük kondurdu.
"Lay iyi Jimin, ama beni sen mahvettin!"
"Ben ne yaptım size komutanım? Sadece vuruldum savaşta."
Jungkook sinir ile bakışlarını kaçırdı. Deli oluyordu Jimin'in bu hallerine.
"Ben sana gelme dedim Jimin. Ben sana güvenliğin yanında dur dedim, ama sen inadın yüzünden geldin. Eğer geç kalsaydım o lanet mermi kalbine gelecekti!"
Jimin üzüntü ile başını salladı. Yaptığı şey kötüydü bunu biliyordu ama, Jimin bir asker olarak savaşta olması lazımdı.
"Özür dilerim komutanım. Ben bir asker olarak savaşta olmak istedim."
"OLMAK İSTEDİĞİN İÇİN BENİ ÖLDÜRDÜN JİMİN!"
Jimin yerinden korku ile sıçradı. Komutanının bağırması ile korkmuştu.
"B-ben özür dilerim..."
Jungkook hızla ayağa kalkarak odadan çıktı. Jimin ise arkasından dolu gözleri ile bakıyordu. Kalbinin altında küçük bir sızı hissediyordu.
"İyi bir asker olamadım mı şimdi?"
...
Bölüm sonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1912 / JİKOOK
Fanfiction(TAMAMLANDI) Askeri bir kurgudur. 1912 & 1914 yılları arasında yaşanmıştır. ... /Kurgu bana aittir. /Benden habersiz kopyalanmasına karşıyım. /Smut vardır.