Jimin gözlerini açtığında odanın hâlâ bomboş olduğunu gördü. Komutan neredeydi? Jimin yatakta hafifçe doğrularak, elini yarasının üzerine koydu. Yüzü hafifçe buruşurken, bakışları hâlâ kapıdaydı.
Aradan ne kadar fazla zaman geçmişti bilemiyordu. Jimin sıkıntılı bir nefes vererek başını yatak başlığına yasladı. Komutan hâlâ gelmemişti ve galiba, komutanı özlemişti. Acaba başına bir şey mi gelmişti?
Jimin gözlerini kocaman açarak, kendini güçlük ile ayağa kalkmaya zorladı. Duvardan destek alarak bir kaç saniye bakışlarını odada gezdirdi ve yavaşça kapıya doğru ilerledi.
Bahçeye çıktığında bahçede hiç kimseyi görememesi ile anında yüzü düşmüştü. Ne zamandır uyuduğunu bilmiyordu ve hava kararmaya başlamıştı.
Jimin yavaş yavaş, ilerlerken vücudunun titrediğini hissetti. Hava çok soğuktu ve üzerine bir şey bile almamıştı.
"Jimin!"
Jimin kendisine doğru büyük adımlar ile gelen Lay ile gülümsedi. Onu görmesi iyi olmuştu. Jimin Lay'ın kolunu tutarak ondan destek aldı.
"Lay sen savaşta vuruldun mu?"
Lay gülümseyerek, başını olumsuz anlamda salladı bu konu ile ilgili konuşmak istemiyordu.
"Jimin sen neden çıktın tek başına dışarıya?"
Jimin gözlerini kaçırarak bakışlarını yere sabitledi. Havanın soğuk olması Jimin'in tenini yakıyormuşcasına canını acıtıyordu.
"Lay komutan geldi mi?"
"Bir yeremi gitmişti ki?"
Jimin bir kaç saniye bakışlarını Lay da dolandırdı. Sonra yavaşça başını olumsuz anlamda salladı. Bu konu ile ilgili bir şey anlatmak istemiyordu.
Jimin kolları ile kendini ısıtmaya çalışıyorken, Lay Jimin'i kendisine çekerek sıkıca sarıldı.
"Bu soğukta neden üzerine bir şey giyinmedin Jimin? Hadi gel seni odaya götüreyim."
Jimin gülümseyerek bakışlarını arkadaşına çevirdi. Lay çok iyi birisiydi.
"Üzerime bir şey almayı akıl edemedim Lay... Ve teşekkür ederim ben kendim gidebilirim."
Lay başını olumsuz anlamda sallayarak, Jimin'i yavaşça kucağına aldı. Jimin anlık olarak yüzünü buruşturmuştu çünkü dikişi çok azıcık canını yakmıştı.
"Hadi Jimin seni bir an önce odaya-"
"ONU ÇABUK YERE BIRAK!"
Lay bakışlarını demir kapıda kendisine sinirli gözler ile bakan komutana çevirdiğinde, korku ile Jimin'i yavaşça yere bıraktı.
"B-ben özür dilerim komutanım."
Lay panik ile yurt binasına ilerlerken, Jungkook sinirli gözler ile bir süre Jimin'e baktı. Jimin ise komutana.
"Neden dışarıdasın sen Jimin."
"Sizi aramak için. Neredeydiniz siz?"
Jungkook sinir ile tek kaşını kaldırarak, Jimin'e doğru bir kaç adım atıp, önünde dikildi.
"Jimin yaralısın hemen içeriye giriyoruz."
Jimin başını yavaşça sallayarak, komutanın tişörtünü sıkıca tuttu. Soğuk hava tenini yakıyordu.
"Komutanım hava çok soğuk değil mi?"
Jungkook yavaşça başını sallayarak, üzerindeki kalın hırkayı çıkardı ve küçük bedenin üzerine giyindirdi.
"Senin ile odaya girince konuşacağız Jimin."
Jimin gülümseyerek başını komutana çevirdi. Komutanın siniri, dışarıya çıkması değil, Jimin'e bir şey olma siniri olduğunu, Jimin çok iyi biliyordu.
...
Jungkook Jimin'i yatağa yatırıp, şömine'ye doğru ilerledi. O sırada Jimin yorgana sıkıca sarılıyordu.
"Komutanım siz neredeydiniz?"
Jungkook elindeki son odunu şomine'nin ateşine atarak, Jimin'e doğru ilerledi.
"Bu konuyu bir daha açma Jimin. Sen bana söyle bakayım, o herifin kollarının arasında ne işin vardı."
"Size bakmak için çıkmıştım komutanım. Sonra Lay yanıma geldi, üşüdüğümü ve yaralı olduğumu anlayınca bana yardım etmek için beni kucağına aldı."
Jungkook başını sallayarak, Jimin'in yanına uzandı. Başını yatak başlığına koyarak gözlerini bir süre Jimin'de gezdirdi.
"Kendini neden düşünmedin. Ya başına bir şey gelseydi, ne yapardım ben Jimin?"
Jimin gülümseyerek elini uzatıp, Jungkook'un oldukça büyük eline koydu. Bakışları ürkekçe komutanın üzerindeydi.
"Size sarılabilir miyim?"
Jungkook başını kaldırarak, Jimin'i yavaşça kendisine çekti. Yarasına deymemeye çalışarak, göğüsüne yatırdı küçük bedeni. Jimin gözlerini sımsıkı yumarak, kollarını komutanın beline yerleştirdi.
"Komutanım sizin yanınızda kendimi çok güvende ve huzurlu hissediyorum. Siz çok iyi bir komutansınız çünkü askerlerinize çok iyi bakıyorsunuz."
Jimin başını hafifçe kaldırarak komutana çevirdi. Jungkook yoğun bakışlar ile Jimin'e bakıyordu. Jungkook derin bir nefes alarak başını Jimin'in başına yasladı.
Jimin o kadar saf ve iyi nihetliydi ki, gerçeği göremeyecek kadar saftı...
"Evet Jimin, ben tüm askerlerime karşı böyleyim."
Jimin'in içinde istemsizce bir üzüntü çöktü tüm askere karşı demesi kalbini ağrıtmıştı ama gülümsemeye çalıştı.
"Öylesiniz komutanım tüm askerlere karşı iyisiniz."
Jungkook gülümseyerek, Jimin'in saçlarına küçük bir öpücük kondurdu.
"Hadi dinlen Jimin. Bir an önce iyileşmeni istiyorum."
Jimin usulca başını sallayarak komutanın belindeki ellerini daha sıkı sardı, ve gözlerini derin bir uykuya kapattı.
...
Bölüm sonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1912 / JİKOOK
Fanfiction(TAMAMLANDI) Askeri bir kurgudur. 1912 & 1914 yılları arasında yaşanmıştır. ... /Kurgu bana aittir. /Benden habersiz kopyalanmasına karşıyım. /Smut vardır.