Jungkook gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı. Jimin'e her şeyi anlatacaktı.
"Jimin'im... Moonbin benim üvey kardeşim, aynı zamanda ise en büyük düşmanım. Yanımdaki kız, Lisa. Moonbin'in canından çok sevdiği kız arkadaşı."
Jimin şok ile dudaklarını araladı. Madem öyleydi peki neden Lisayı kaçırmıştı?
"O kızı neden kaçırdın Jungkook?"
"Çünkü Moonbin'den intikam almak için."
Jimin bakışlarını karşısında ki dolaba çevirdi. Tek bildiği, Lisa suçsuzdu.
"Bunu o kıza yapma! Onu geri ver Jungkook."
Jungkook, Jimin'in omuzlarından tutarak kendisine çevirdi.
"Bu konuyu kafana takma, ben ne yapacağımı biliyorum."
Jimin, kollarını Jungkook'un boynuna dolayarak gözlerini kapattı. Saniyeler sonra belinde hissettiği kollar ile gülümsedi. Jungkook kafasını Jimin'in omuzuna yaslamıştı.
"Sen hiç bir şeyi kafana takma sevgilim, ben o adamı yok edeceğim."
Jimin kendini geri çekerek şok ile Jungkook'a baktı. Ne demişti o?
"S-sevgilim mi?"
Jungkook gülümseyerek, Jimin'i tekrar kendisine çekti.
"Unut Jimin. Hadi gel yemeğini ye."
Jungkook, Jimin'i kendisinden ayırarak koltuğa doğru ilerledi. Koltuğun üzerine bıraktığı tepsiyi kucağına koyarak kaşığı ılık çorbaya daldırdı.
"Komutanım, aslında o kız çok güzelmiş."
Jungkook kaşlarını çatarak elindeki kaşığı tekrardan tepsiye bıraktı.
"Jimin yemek boyunca o çeneni bir daha asla açmayacaksın!"
"Ama ben kötü bir şey demedim ki-"
"Evet dedin. Kendine gel Jimin o kız güzel filan değil!"
Jimin gözlerini kırpıştırarak başını salladı. Komutanın ani öfkesi hem güldürüyor, hemde korkutuyordu.
"Tamam bir daha konuşmayacağım, ama neden kızdınız?"
"Moonbin denen o alçak terörist'in sevdiğine güzel demen hoşuma gitmiyor."
Jimin gözlerini irileştirerek, yavaşça ayağa kalktı. Jungkook onu izlerken, Jimin şok ile komutana bakıyordu.
"Jimin otur yanıma."
"N-nasıl yani Moonbin yani o bir terörist mi?"
Jungkook başını sallayarak, Jimin'i kendisine çekti.
"Evet Jimin. Hadi gel ve yemeğini ye."
Jimin şok ile aralanan dudaklarına, Jungkook bir kaşık çorbayı sıkıştırarak, Jimin'in saçlarına küçük bir öpücük kondurdu.
"Yaran, yani acıyor mu?"
"Hayır gayet iyiyim ben komutanım. Mümkünse askerler ile bende sıraya geçmek istiyorum."
Jungkook anında başını olumsuz anlamda salladı. En az bir ay daha evde dinlendirmek istiyordu.
"Buna asla izin vermem Jimin sen bir ay daha burada kalacaksın, sana bir şey olmasını istemiyorum."
Jimin gözlerini devirerek, komutanın uzattığı bir kaşık çorbayı ağızına alıp yuttu.
"Ama ben çok iyiyim bir ay nedir komutanım?"
Jimin omuzlarını kaldırıp indirince, dışarıdan bir silah sesi yükseldi. Jungkook panik ile Jimin'in bileğini tutarak, lavaboya soktu.
"Buradan sakın çıkma ben geleceğim."
Jungkook tüfeğini alıp dışarıya çıkarken, Jimin hızla arkasından ilerledi.
Bahçe kapısının önünde Moonbin sinir ile silahını Jungkook'a doğrultmuştu. Jimin kendini dışarı attığı gibi ellerini kulübenin duvarına yasladı.
"LİSA'YI BANA GETİR JUNGKOOK!"
Jungkook başını dikleştirerek, üvey kardeşine doğru ilerledi. Jimin korku ile Jungkook'un yaptığı en ufak hareketi bile izliyordu.
"Lisa'yı sana getirmeyeceğim Moonbin!"
Mooonbin bir anda tüfeğini Jungkook'un göğüsüne yasladığında Jimin korku ile bir çığlık attı.
Jungkook arkasına döndüğünde, Jimin elini kalbine koymuş, Jungkoook'a bakıyordu.
"İçeriye geç Jimin'im."
Moonbin koca bir kahkaha atarak tüfeğini Jimin'e doğrulttu.
"Demek benim küçük kardeşim erkeklerden hoşlanıyor. Güzelde bir şeye benziyor hmm kardeşim?"
Jungkook sinir ile Moonbin'in tuttuğu tüfeğin ucunu kendisine çekerek, Moonbin'in karnına postalının ucu ile tekme attı.
Jimin'in gözlerinden damla damla yaşlar akarken, Jungkook sinir ile yerde acı ile kıvranan bedene yumruk atmaya başladı.
"Bir daha sakın... Benim olana laf atmayacaksın!"
Jungkook çılgına dönmüş gibi Moonbin'in yakasından tutarak, kendisine çekti. Jimin'e, güzel demeyi ve tüfek doğrultmasını ödetecekti.
"Seni öldüreceğim!"
Jungkook Moonbini karşı duvara ittirerek, sırtını serçe duvara çarpmasını sağladı. Jimin korku ile Jungkook'un yanına yaklaştığında, bahçede oluşan askerler meraklı gözler ile olacakları izliyordu.
"Jungkook..."
Jimin'in sesi öyle kısık çıkmıştı ki, Jungkook sinirinden farketmemişti.
"JUNGKOOK YAPMA!"
Jimin, Jungkook'un kolunu tutarak, önüne geçtiğinde, Jungkook sinirli bakışlarını, dolu gözler ile Jungkoook'a bakan Jimin'e çevirdi.
Jimin gözlerini kısarak, elini yarasına görürdü. Canı çok yanıyordu kazağının üzerinden akan kan ile ağızından küçük bir inleme döküldü, dikişi patlamıştı.
Jimin elini Jungkook'un koluna koyarak destek almaya çalıştı. Jungkook hızla ellerini Moonbin den çekerek, Jimin'in beline attı.
"JİMİN!"
"Komutanım... Canım çok acıyor."
Jimin'in gözleri kararırken, ellerini komutanın kolundan çektiği an, gözleri kapandı. Tek duyduğu şey, Jungkook'un bağırışıydı.
...
Bölüm sonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1912 / JİKOOK
Fanfiction(TAMAMLANDI) Askeri bir kurgudur. 1912 & 1914 yılları arasında yaşanmıştır. ... /Kurgu bana aittir. /Benden habersiz kopyalanmasına karşıyım. /Smut vardır.