Bölüm 8: Asansör Faciası

140 5 3
                                    

Multimedia Duru.

Gözlerim kapalı hâlde yüzüstü uzandığım rahat yataktan kalmak istediğim son şeyler arasındaydı. Ama kuş beyinli Tanay iki saattir beni dürtükleyerek kaldırmaya çalışıyordu.

"Defol git!" Diye bağırdım sonunda.

O sırada yanımda bir ağırlık hissettim.

"Madem uyanmıyorsun, birlikte uyuruz küçük hanım." Kolunu belime attı ve beni iyice kendine çekti. Ağlar gibi bir ses çıkardım.

"Ya sabah sabah ne bu işkence ya? Amacın ne senin dengesiz?" Son lafımı duyunca popoma vurdu. Oha.

Ben gözlerimi irice açmış yatakta doğrulurken o sırıttı ve ellerini kenetleyip başının altına koydu. Alayla bana bakmaya devam ettiği sırada az önce uzandığım yastığı kafasının altından sertçe çekip seri hareketlerle yüzüne vurmaya başladım.

Yastığı elimden çekti ve yatakta doğruldu.

"Bugün Uğur'un babasının otelinde halletmem gereken birkaç iş var. Duru seni hazırlayacak. Sonra bana kararını söyleyeceksin ve planlarımızı ona göre yapacağız. Tamam?"

Birden bu ciddi ruh haline bürünmesini ve garip konuşmayı yapmasını şaşkınlıkla izleyip kafamı salladım.

"Tamam."

Tam otelde ne işi olduğunu merak ederken kapı açıldı ve Duru neşeli gülümsemesiyle içeri girdi. "Kahvaltıyı hazırladım, hadi gel-in."

İlk önce bana bakarak konuşmuş, ardından odadaki Tanay'ı da fark edip eklemişti.

"Geliyoruz" dedi Tanay yanımdan kalktığı sırada.

Odadan çıkmadan önce alaycı bir gülüşle pandalı pijamama bakmıştı. Ne? Salak. Panda bi kere en sevdiğim hayvandı. O kadar tatlı bir suratı vardı ki.

Bunu düşünmemin saçma olduğunu düşünerek -evet- kızıl saçlarımı tepeden saçma sapan bir topuz haline getirdim. Kaldığım odanın karşısındaki küçük banyoya girmeden önce Uğur'un erkeksi sesini ve Tanay'ın güzel bir tınıdaki kahkahasını duydum.

Dik dikdörtgen şeklindeki aynanın önünde yüzümü gözlerimin açılmasını talep eder şekilde buz gibi suyla yıkadım.

Açık mavi rengindeki havluyla yüzümün nemini biraz aldım ve koyu kahve gözlerimi aynada biraz seyrettim.

Ailemin (!) yanında kaldığım süre boyunca her sabah kalkıp aynaya bakıyordum -kendime çektirdiğim eziyetleri yansımamda görmek garip bir şekilde hoşuma gidiyordu- ve annemin buna her zamanki gibi bağırıp çağırması beni daha da mutlu ediyordu.
"Ailemize yakışır bir kız olmak yerine yaptığın şeye bak! Bağımlı mısın sen Dora?! Bu gözlerinin altı ne? Ruh gibi etrafta dolaşıp, babanın zor kazandığı parayı çocuk esirgeme kurumlarına yatırıyorsun! Biraz bizi düşün, kendini düşün!"
Alaycı bir gülümsemeyle anneme baktım. Siyah gözlerindeki tek duygu öfke ve aşağılamaydı. Dibi gelmiş sarı saçlarını gelişigüzel salmıştı, yakın zamanda babamın ısrarıyla kuaföre gideceğine şüphe yoktu. Halbuki hiç sevmezdi kuaförleri. Oradaki şımarık kadınların sesleri, toplu fön makinelerinin çıkardığı uğultu, oje ve asetonların insanın içini bayan kokusunu hiç sevmezdi. Ama konu babamın itibarı olduğunda kendi düşüncelerinin bir önemi yoktu, ona göre.
Ayrıca az önce dediği şeyler arasından biri dikkatimi çekmişti: 'Babanın zor kazandığı para' demişti.
Annemin öfkeli siyah gözlerine alaycı bir bakış attım. "Zor kazandığı para mı? Zor mu? Evet sekreteriyle kırıştırarak gün boyu deri sandalyesinde oturmak onun için çok zor olmalı!"
Devam edebilirdim, öfkemi ve alaycı laflarımı tamamıyla yüzüne kusabilirdim ama yüzümde patlayan sert tokat buna engel olmuştu. Sol yanağımın acısını az da olsa azaltmak ve yurttaki miniklerimin yanağımdaki kızarığı anlamalarını engellemek için elimi yanağıma bastırdım. Soğuk elim acıyla yanan yanağımla buluştuğunda kızarıklığın az da olsa geçmesini ümit ediyordum.
Kafamı kaldırıp anneme baktım ve hâlâ öfkeli suratıyla beni süzdüğünü gördüm. Kolunu sıkıca kavradım boş olan elimle ve onu kendimden uzaklaştırdım. Birkaç adım geriye sendeledi ve bana şaşkınca baktı.
"Bunu her ne kadar inkar etsen de sen de o adamın sürtüklerinden birisin. Bana hep anne olmaya çalıştın ama yapamadın, yapamayacaksın. Neden biliyor musun, çünkü senin yerin sıcak ve huzurla harmanlanmış bir ev değil. Senin yerin kerâne." Onun dolan gözlerini umursamadan, bana bunun attığı kaçıncı tokat olduğunu saymadan odama yöneldim.

Sessiz ÇığlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin