GİRİŞ

130 8 1
                                    

2001

Ses çıkarmamaya dikkat ederek yanındaki, her şeyi haline gelen erkek çocuğuna döndü küçük kız. Gece mavisi gözlerini açabildiği kadar açıp yanı zamanda da dudağını büktü. Çocuk ona saklambaç oynadıklarını söylemişti ama küçük kız hiç eğlenmiyordu. Parmaklarıyla ne kadar beklediklerini saymaya çalışmıştı ama parmakları yetmemişti, o kadar çok beklemişlerdi.

Hem böyle saklambaç oyunu mu olurdu? Kimden saklandıklarını bile söylememişti çocuk. Küçük kız anlayamamıştı bu çocuğu, zaten ne zaman anlayabilmişti ki? O her zaman çok zeki bir çocuk olmuştu. Daha ilkokula gitmesine rağmen çok başarılıydı, küçük kız onu bazen kıskansa da çok seviyordu bu çocuğu.

Annesi uzaklara gittiğinden beri hep yanında olmuştu. Ne zaman ağlasa gizli çikolatalarından vermişti kıza. Küçük kız, o çikolataları başka bir yerde bulamıyordu. Bu yüzden ne zaman canı o çikolatadan yemek istese onun yanına gider ve ağlardı. Çocuk da dayanamaz verirdi özel çikolatasından.

"Şey..." kelimesi döküldü küçük kızın ağzından.

Çocuk ona sessiz olması için gözleriyle bir uyarı gönderse de devam etmesi için başını sallamıştı. İşareti alan kız devam etti cümlesine. "Biz kimden saklanıyoruz. Anlamıyorum ben, hadi eve dönelim. Lütfen... Hem babam çok merak etmiştir beni. Belki annem de geri gelmiştir. Dönelim, lütfen dönelim." Sona doğru biraz sesi yükselse de bu sefer sessiz konuşmayı başarabilmişti küçük kız.

Çocuk dudaklarını ıslattı. Dudakları ruj sürmüş gibi kırmızı duruyordu. Küçük kız onun dudaklarını çok kıskanıyordu, rujunu kendisine vermesini söylese de çocuk inatla ruj kullanmadığını iddia ediyordu.

"Mila, sessiz olmamız gerek. Çok az kaldı, birazdan eve gideceğiz. Benim için biraz daha bekle, lütfen." dedi çocuk. Küçük kız yüzündeki küçük gülümsemeyle kafasını salladı. Onun için ve babası için her şeyi yapardı. Tüm oyuncaklarını bile verirdi.

Küçük kız kendi kendine en sevdiği şarkıyı mırıldandı. "Bir küçücük aslancık varmış, bir küçücük aslancık varmış. Çöllerde ko ko koşar oynarmış, çöllerde ko ko koşar oynarmış..." Çocuğun da ona katılmasıyla kocaman gülümsedi küçük kız. "Abisi onu pek çok severmiş, abisi onu pek çok severmiş. Sen benim ca ca canımsın dermiş. Sen benim ca ca canımsın dermiş."

Şarkı bitmeden ağzına çocuğun küçük elleri kapanmış ve kızın görünmesini engellemek istercesine duvarla arasına almıştı. Küçük kız şaşırmıştı, kocaman açılmış gözleriyle karşısındaki çocuğa bakıyordu. Neden böyle yapmıştı, yine anlayamamıştı küçük kız.

Bir ses geldi, saklandıkları duvarın arkasından bir yerden. Aynı zamanda adım sesleri de duyuyordu küçük kız. Küçük kalbi yerinden çıkacak gibi atmaya başlamıştı. Biliyordu yanında oğlan varken ona bir şey olmazdı, izin vermezdi çocuk, ama yine de korkuyordu işte.

Oğlan, güven vermek istercesine gülümsedi küçük kıza. Gülümsediğinde beliren gamzeleriyle nerede olduğunu bile unutmuştu kız. En çok gamzelerini seviyordu bu oğlanın. Hep gülsün istiyordu, çok gülsün. Bu yüzden ne zaman görse onu komik hareketler yapmaya çalışırdı onu güldürebilmek için. Gülümsediğinde de hemen minik parmaklarını sokardı o küçük boşluğa.

Adım sesleri gittikçe yaklaşıyordu ama küçük kız korkmuyordu artık. Boşta kalan eliyle oğlanın elini tuttu kız. Bu sefer kız, korkmadığını belli etmek için yapmıştı bunu.

Oğlanın kalp atışlarının sesini duyuyordu küçük kız. O da mı korkuyordu?

Oğlanın korkmasını hiç istemedi kız. Bükülen dudakları, hala ağzında duran oğlanın eline çarpmıştı. İçinden kıkırdadı bu duruma, böyle temasları hiç sevmezdi oğlan.

Onun arkası dönük olduğu için göremiyordu belki ama küçük kız onlara doğru yaklaşan simsiyah giyinmiş adamı görmüştü. Adım seslerinin sahibi olan adamı. Küçük gözleri yine büyümüştü işte, ama en çok şimdi korkmuştu ve bu sefer oğlanın o gamzeleri bile geçiremezdi korkusunu. Kızın en sevmediği renk olmuştu artık siyah.

Adamın yanlarına gelmesine çok az kalmıştı. Oğlanı uyarmalıydı, küçük kız. Ağzındaki elini çekti ve kulağına yaklaştı, "Bize doğru siyah giyinmiş bir adam geliyor." dedi. Kekelemeden söylediği için o bile şaşırmıştı ama ne kadar korktuğu ses tonundan bile anlaşılıyordu.

Çocuk, hemen arkasına dönüp küçük kızı bu sefer arkasına sakladı. Kız yüzünü görmese de biliyordu ki, hiç korkmuyormuş gibi bakacaktı karşısındaki adama. Korksa bile korkmuyormuş gibi olmayı öğrenmişti çocuk.

"Ne istiyorsun bizden?" diye sordu oğlan.

Karşılarındaki adam gülümsemişti. Bu küçük kızı daha çok korkuttu. Aynı filmlerdeki kötü adamlar gibiydi bu, karşılarındaki adam.

"Onu asıl sana sormak lazım, küçük çocuk. Ne arıyorsunuz ofisimin yanında?" Adam tek kaşını havaya kaldırmıştı bunu sorarken. Muhatap olduğu kişi küçük kız değildi, oğlandı.

"Seni bizi izlerken gördüm. Ben de takip ettim. Ben cevapladım şimdi sen cevapla. Neden bizi izliyordun?" Oğlanın sesi yine cesur çıkmıştı, korkusuzdu.

Küçük kız olduğu yerde daha çok sindi. Adam bunu fark etti ve bakışları birkaç saniye kıza değdi ama bu çok kısa sürdü. Oğlan bakışlarının kıza değdiğini fark ettiğinde kızı daha çok arkasına çekti. Kızı yanında getirmemeliydi, bunu biliyordu. Ama getirmeseydi, başına bela olan bu küçük kız; onu takip edip yine gelirdi. Çocuk da bundan korkmuştu.

Bir cevap vermesi için adama dik dik baktı. Adam, kendisinin çeyreği bile olmayan bu çocuğa biraz daha cevap vermezse, çocuk üstüne atlayacak gibi duruyordu. "Yaptıklarımdan sonra ne hale geldiğinizi kontrol ettim. Ve daha sonra yapacaklarımdan sonra ne hale geleceğinizi, nasıl dağılacağınızı anlamış oldum." Yine yarım ağız gülümseyişi belirmişti adamın yüzünde. Küçük kız, hiç hoşlanmamıştı bu durumdan.

"Ama merak etmeyin, bugün size zarar vermeyeceğim. Sizin sıranız, her şeyi fark ettikten sonra başlayacak. Şimdi eve gidebilir, ve hayatınızı ne zaman mahvedeceğimi bekleyebilirsiniz," dedi ve adımlarını geldiği yöne doğru döndürdü. Arkasına bir kez daha bakmadan, adım sesleriyle beraber uzaklaştı.

Ve saat, bu iki küçük çocuk için çoktan sayıma başladı.

Tik tak

SATILMIŞ RUHLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin