1.

29 4 1
                                    

"Kaçtım orospu çocuğu kaçtım."
Orta parmağımı görmeyeceğini bilsem de kaldırmaktan vazgeçmedim. 

Kaçıyordum, kaçmalıydım  da. Ağlarken koşmak çok kolay değildi ama canımı düşünmeliydim. Arkamda beni büyüten emeklerini asla unutamayacağım iki insanı bırakmıştım. Vicdan azabı asla beni bırakmayacaktı.

Yolda daha hızlı koşmaya çalışırken hâlâ kimsenin yangını fark etmeyişine şaşırıyordum. Koskoca daire yanıyor ve kimse kalkıp ne oluyor demiyordu. 

Araba arıyordu gözlerim, yardım eli uzatacak herhangi bir araba. Daha hızlı koşmaya çalışırken telefonumu elime aldım en yakın polis karakolunu bulmam gerekiyordu. Tabi bunun için durmam gerekiyordu. Önümde duran yarım duvarın arkasına atlayıp durdum. 

Hem saklanıp hem polis karakolu bulmalıydım. Arayıp gelmelerini beklemem uzun sürebilirdi ya da ben o zamana kadar ölmüş olabilirdim. Hızlıca etrafımdaki en yakın polis merkezini buldum. Ayağa kalkıp son kez derin nefes alıp koşmaya başladım, yeniden...

Üvey anneme beni spora gönderdiği için teşekkür etmeliydim tabi ancak mezarında yapabilirdim bu minnet konuşmasını artık. 

15 dakikalık maraton koşumun ardından karakola ulaştım. "Yardım edin!" diye etrafta bağırdım sesim bağırmaktan öteye de gitmiş olabilirdi şu an bunu fark edecek halde değildim. Yanıma gelen iki polis heyecanla ne olduğunu soruyordu. 

Konuşmak istiyordum aslında ama şu an elimden gelen tek şeyin ağlamak olması beni epey zorluyordu.

 Elinde suyla gelen polisi gördüğümde hızlıca elin alıp içtim ve benden açıklama bekleyen polislere sadece "Teşekkür ederim." diyebildim. 

Birkaç saniye kendime gelmek için soluklanırken suyu getiren kişinin beni koltuğa oturtmasıyla ona dönüp hafif hatta belli olmayan bir tebessüm ettim.
"Ailemi öldürdü" dedim sesim ne kadar çıktı haberim bile yoktu. 

"Kim öldürdü?" Dedi başımda bekleyenlerden biri.

"Üvey abim. Üvey abim ailemi öldürdü evimiz yanıyor nolur yardım edin beni öldürecek. Kelimelerimi sıralarken

"Sakin ol!" Dedi bir başkası.

"Evin nerede?" Dedi suyu getiren polis.

"Arlı apartmanı" diyebildim sadece.

"Sedat Arlı'nın binası?" Diyerek suratıma soru sorarcasına baktı.

"Sedat Arlı benim babam nolur yardım edin ölüyorlar." Dedim yalvarırcasına.

Hızlıca ayaklanırlarken arkalarından bakıyordum sadece. Yanıma gelen kadın polis koluma girerken "sakinleşmeye çalış sonra ifadeni alalım olur mu?" Diyerek bana gülümsedi. 

Aklımdan sadece o orospu çocuğunun yakalanacak olması geçerken sakinleşmek zordu. Ya ölseydim? Ya ben de orda diri diri yansaydım? Ya kaçamasaydım?

Düşüncelerimi kenara bırakmalıydım ve ağlamayı kesmeliydim en azından kendime ve polislere yardımım dokunması için.
Sakinleşmemi sabırla bekleyen kadın "hadi gidelim" diyerek beni ayağa kaldırdı. 

Kendimi suçlu hissediyordum. Hem ilk defa karakolda bulunmam hem de ailemi kurtaramamış olmam da bunu tetikliyordu. Sandalyeye oturduğumda karşıma geçerek gülümsedi tekrar kadın. Beni sakinleştirmek içindi hepsi biliyordum.

"Adım Şebnem ve şu an tek görevim seni korumak ama sana ne olduğunu bilmem gerekiyor." Dedi.

"Nil" diyebildim sadece. Ağlamam biraz olsun sakinleşmişti ama ben tam tersiydim.

DISFRUTOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin