2.

23 2 2
                                    

Sabah kalktığımda başımın ağrısından öleceğimi hissettim. Gerçi ne kadar uyumuştum ki zaten.

Yüzümü yıkayıp üstümü düzelttim gözlerimin şiş olması umurumda değildi şu an. Önceliğim eve gidip annemleri bulmaktı.
Kapıyı açtığım an İsmet karşımda durdu. "Bir şey mi oldu hanım efendi?"

"Yok, hayır. Sabah eve gideceğimi söylemiştiniz." Dedim.

"Buyurun lütfen" diyerek geçmemi bekledi. Odadan çıktığımda yanımda yürüyerek arabanın kilidini açtı. Ses çıkartan arabayı gördüğümde arabaya doğru yürüdüm. Arabaya bindiğimde hızlıca eve doğru sürdü.

Evin önünde durduğunda hızlıca arabadan inerek eve girmeye çalıştım leş gibi yanık kokusu geceden bu yana geçmemiş burnumu sızlatıyordu. 

Etrafta 2 3 polis vardı beni gördüklerinde kenara çekilerek geçmeme izin verdiler. Gözümdeki yaşlar tekrar kendini belli ederken beklemeden içeri girdim. Anılarımla beraber yok olmuştu evim. 

Küçüklüğümün hemen hemen hepsi olmasa da bir bölümü bu evde geçmişti. Aklıma dün gece geldi, annemin bağırışı babamın ölü gibi yatışı ve o şeytan gülüşüyle başlarında bekleyen Oğuzhan...

Evin her bölümüne bakmıştım ama onlardan cidden iz yoktu. Odama girdim belki kalan birkaç şey olur diye en azından bir fotoğraf bir anı.

Yanmış eşyalardan başka bir şey yoktu, duvarın kenarında sıkıştırılmış mektup haricinde. Üstünde "yalnızca sen gör :)" yazıyordu.
Hızlıca elime alıp okumaya başladığımda İsmet'in yanıma gelmesiyle mektubu hızlıca cebime attım.

"Nil hanım burda kimse yok ailenize ulaşmaya çalıştık ama telefonlarına ulaşılamıyor ayrıca bahsettiğiniz üvey abiniz de şehir dışında olduğunu söyledi."
Benden şüphe ediyorlardı. Haklılar da üstelik kendimi ne söyleyip aklayacağımı bilmiyorum.

"Olayı duyunca hemen geleceğini söyledi." Diye devam etti İsmet.

Piç rol yapıyordu yalan söylüyordu ya da beni cidden delirtmek için uğraşıyordu. Çocukluğumun en güzel anlarını bozan o iken şimdi de hayatımı bozmaya çalışıyordu.

"Yalan söylüyor." Dedim sadece. Ağlamam asla kesilmemiş, İsmet de bana inanmak istercesine bakıyordu.

"Olay araştırılmaya devam edecek Nil hanım." Diyerek suratıma bakıyordu. O da neye inanacağını şaşırmıştı haklı olarak.

"İstanbul'a dönmem gerek eşyalarım orda ailemi de bulmam gerek." Dedim ağlamalarımın arasında.

"Evinize gidebilirsiniz olayın takipçisi olacağım bir ipucuna ulaşılırsa size haber vereceğiz." Dedi.

Bana nasıl haber vereceklerini düşündüm. Gerçi babamın Sedat Arlı olduğunu biliyorlardı benim bilgilerimi bulmalarının zor olmadığını düşünüyorum.

"Teşekkür ederim." Diyerek ayaklandım. Şu an dua edeceğim tek şey telefonumun yanımda olmasıydı.

Telefonumu çıkarıp Esra'yı aradım.
Şu an yardım isteyebileceğim tek kişi oydu. Kısa bir aramanın ardından telefon açıldı.

"Efendim sincabım" dedi Esra.

"Esra bok gibi şeyler oluyor ben çok kötüyüm ne yapacağımı bilmiyorum." Dedim ağlarken.

"Nil neler oluyor?" Dedi telaşla.

"Bilmiyorum burda değişik şeyler oldu." Diyebildim sadece.

"Nil biletimi alıyorum yanına geliyorum tamam mı kuzum beni bekle" derken sözünü kestim.

DISFRUTOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin