Karşımda benden cevap bekleyen bir çift göz vardı ve ben ne diyeceğimi bilmiyordum.
Kafamı öne eğdim belki böyle kovardı beni buradan ya da dediğini yapar cidden beni Emre'yle diker ölmemizi keyifle izlerdi.
"Şükrü bana bir viski getir ve dışarı çık bu gece eğleneceğim gibi görünüyor." dedi.
Kafamı kaldırıp suratına anlamsızca baktım. Gözlerimin içine bakıyordu ve bu artık inatlaşma gibi olmaya başlamıştı, çünkü ne o gözlerini çekiyordu ne de ben.
Şükrü dediği adam bardağı masaya bırakıp ardında 3 kişiyle beraber dışarı çıkarken kapı bir hışımla kapanmıştı.
"Otur!" dedi gözleri hâlâ gözlerimdeyken.
Tam çaprazındaki tekli koltuğa oturdum. Gözümü gözlerinden çekip elindeki telefonuma bakıyordum şimdi de.
"Artık anlatmaya başlamalısın zira sinirlendiğim zaman iyi şeyler yapmayacağımı anladığını umuyorum." dedi.
"Telefonumu nerede buldunuz?" dedim. Söyleyeceğim en son şey olmalıydı aslında bu gülünçtü bir yandan da.
"Dinliyorum." dedi sadece.
"Ne dememi bekliyorsunuz ki?"
"Kim olduğunu senin ağzından öğrenmek istiyorum yalansız." dedi yalansız kelimesini bastırarak söylemişti.
"Hala yalancı olmakla itham ediliyorum yani."
"Doğruları söylediğini öğrendiğimde sıfatların da değişir."
"Sizden bir sıfat beklentim yok."
"Benim senden gerçekleri duymak gibi bir beklentim var ama."
"Bu da sizin sorununuz değil mi?"
"Fazla cüretkârsın sanki?"
"Genelde öyle derler." dedim suratımda sanki karşımda hiç psikopata benzemeyen kırk yıllık arkadaşımla şakalaşıyormuşçasına bir gülümsemeyle.
"Adın ne?" dedi.
"Bunu zaten söylemiştim sanki?"
"Gerçek adın?"
"Eğer yalan söylediğime inanıyorsanız şimdi gerçeği söyleyeceğimi nerden biliyorsunuz?"
"İstediğim şeyleri yapmak gibi pis bir huyum vardır. Şimdi de seni kimin elime yolladığını bilmek istiyorum. Hangi düşmanımın köpeğisin?"
"Ben kimsenin emrinde değilim sizi de tanımıyorum. Sizinle işim olsa neden yurt dışına giden bir gemiye bineyim?"
"Geminin kimin adına çalıştığını biliyor olma ihtimalin bu tezlerini çürütür."
"Bilmediğimi söylediğimde de inanmayacaksınız değil mi?" diye sordum.
Hafifçe tebessüm etti ve elini şıklatıp işaret parmağını uzattı.
"Aynen öyle."
"O zaman bu konuşmaya devam etmemiz çok anlamsızca." dedim
"Soyadın ne Nil?" dedi
"Anlaşma yapalım." dedim ayağa kalkarak.
Tek kaşını kaldırarak suratıma baktı. Ellerini birleştirip arkasına yaslandı.
"Sence bunu teklif edebilecek bir konumda mısın?" diyerek güldü.
"O zaman yalan dinlemeye devam edin ya da tam şu an beni öldürüp bilinmezlikle yaşamaya devam edin." diyerek gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DISFRUTO
Teen Fiction"Sana yardım edeceğim Sare." Dedi genç. Ona inanmak istemiştim bir an. Cidden yardımcı olabileceği gerçeği gözüme umutlu gelmişti. "Burada 2 kişi daha var." Diyen sesle kurtuluşumun yine baltalandığını anlamak zor olmadı. Ama beni asıl kurtuluşa o s...