6.

17 3 9
                                    

Hâlâ karşımdaki silahla bakışırken adam "kalkın!" Diye bağırıyordu. Yavaşça ayağa kalktığımda korkudan bayılabilecek derecedeydim.

Adam "yürüyün!" Diye emir verdiğinde sanki daha önce yoklarmış da yeni çıkmışlar gibi hissettiğim ayaklarıma baktım.

Emre adım attığında beni de kolumdan tutarak çekti. Şu anki korkumla asla adım atamazdım ya zaten. Merdivenlerden çıktığımızda güverteye doğru ilerledik.

Gemiden inerken bir tam karşımda duran minibüse bir de Emre'ye baktım. O ise güven vermek ister gibi kolumu biraz daha sıkı tutmuştu.

Arabaya bindiğimizde karşımda aşağıda benimle beraber yolculuğu bekleyen kişilerden 3 ü oturuyordu.

Arabanın ön koltuğundaki adam ise bize dönmüş silahını korkutmak ister gibi üzerimize tutuyordu. Konuşmayı becerebileceğimi düşündüğüm an Emre'ye döndüm.

"Neler oluyor? Kim bunlar?"

"Patronun amcıkça işleri." Diyerek sinirle cevap verdi.

"Nereye götürecekler bizi?"

"Bilmiyorum deniz kızı." Dedi.

"Deniz kızı?"

"Yakıştı sana. Cidden bunu mu sorguluyorsun?"

Sessizce önüme döndüm. Cidden şu an bunu mu sorguluyorum ben. Belki birazdan öleceğim ve bana neden deniz kızı dediğini soruyorum. Ben asla akıllanmayacak bir aptalım.

Araba bir süre sonra durdu. Öndeki adamlar hızlıca arabadan inip kapıyı açtı. "İnin!" Diye emir verdiğinde sırayla indik arabadan.

Bir binanın önündeydik maksimum 3 katlıydı ve önünde herhangi bir tabela yoktu, bu da ev olması ihtimalini arttırıyordu.

Emre hâlâ kolumu tutarken kapısına kadar gelmiştik. En az 15 20 kişi kapının önünde bekliyorduk. Adam içeri girip beklememizi söylemişti çünkü.

Adam dediğime bakmayın başka sıfat bulamadım zira silahı kalkan seçen birinin adam olacak kadar cesareti olacağını düşünmüyorum.

Yanımıza döndüğünde "kadınlar buradan girsin!" Diye bir emir daha verdi.
Emre'ye korkakça bakıyordum.

"Korkma. Bir yolunu bulacağım ve kurtaracağım seni tamam mı?"

"Ölürsem diye şimdiden söyleyeyim seninle tanışmak güzeldi." Diyerek kolundan ayrılarak yürümeye başladım. Bir anda kolumdan tutup kulağıma yaklaştı.

"Gözlerindeki denizin dibinde mahzun bir deniz kızı var. Görebiliyorum." Diyerek arkasına doğru bir adım attı.

Cevap verecekken önümde duran adamın "oyalanma!" Diye kükremesiyle yerimde sıçrayıp içeri yürümeye devam ettim.

İyi bir şey mi demişti şimdi bu bana?

İçeri girdiğimde dışarıdakilerden farkı olmayan birkaç adam köşe başlarında duruyorlardı. Normal bir evdi burası tahmin ettiğim gibi.

Önümde gemideki kadınlar arkalarında ben salon gibi bir yere girdiğimizde durmuştuk. Tek sıra halinde bekliyorduk.

Kendimi fuhuş baskınında yakalanmış gibi hissediyordum. Gerçi mülteci gözüyle falan bakılıyordu şu an bize. Daha kaçamamıştım halbuki...

Bir süre daha ayakta beklediğimizde merdivenlerden gelen ayak sesine döndük hepimiz.
Yavaş yavaş yürüyordu gelen kişi ve hâlâ kim olduğunu görememiştik.

Böyle kendinden emin yürüdüğüne göre kesin sağlam taşaklı biri olmalıydı.

Önüme döndüm bakmaktan vazgeçip. Öleceksem de ölümümün Oğuzhan piçinin elinden olmayacağı için sevinirdim belki. Kendimi böyle avuturdum en azından.

DISFRUTOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin