1 - OTOBÜS

923 14 3
                                    

2017 TEMMUZ

Otobüste seyahat etmek benim 1 numaralı aktivitemdi. Gözlüğümü ve kulaklığımı takıp, hayaller kurup, yolda gördüğüm insanlara bakıp düşüncelere dalmak beni hayattan biraz olsun uzaklaştırmaya yeterdi. Yolda gördüğüm insanları analiz eder, hayatlarını tahmin etmeye çalışır, biraz da kendim için hayal kurardım. Dinlediğim şarkının akışına kapılmak bazen durağı kaçırmama sebep olabilirdi.

Bindiğim otobüs boş sayılırdı. Otobüs durağa yaklaştı ve insanlar binmeye başladı. Binen herkes hızlı adımlarla cam kenarı olan yerlere oturduğu için yanımın boş kalacağını bilmenin huzur ve rahatlığı içinde rahat bir nefes alıp dışarıyı izlemeye devam ettim. Fakat yanımda hissettiğim bir hareketlilikle içimde hissettiğim o huzur beni terk etmiş oldu.

Kendini bilmezin teki o kadar boş yer varken benim yanıma oturmuştu. Derin bir nefes alarak kafamı yanımdakine çevirdim. Anlamayan bakışlarımı ona yöneltip göz teması kurmaya çalıştım fakat gözlerini kaçırıp dışarı bakmaya başladı. Tanıdık gelmişti, bu kişi kimse başka bir yerde daha görmüş olmalıydım.

Elini bana doğru uzatınca şaşırıp önce eline sonra yüzüne baktım. Kafamdaki düşünceler ikiye bölündü.

1. Bir dizinin romantik sahnesi diye düşünüp elimi mi tutmaya çalışıyor?

2. Tokalaşacak mıyız? Tanışmak için? (Benim öyle bir isteğim yok.)

Dudaklarına bakınca "kulaklık" dediğini anlamam çok uzun sürmedi. Şaşkın bir vaziyette ona bakmayı sürdürdüm. Efendim?

Beynimin kontrol ettiğim tarafı "Kulaklığımı neden yabancı biriyle paylaşacağım?" derken kontrol edemediğim tarafı ise çıkarıp tekini ona vermişti. İnanamıyorum.

Yalnızlık ile dopdolu

Bu bahçe çiçek açıyor

Dikenler ile dopdolu

Adın ne?

Gidebileceğin bir yer var mı?

Bana söyleyebilir misin?

Bu bahçede saklandığını gördüm.

Ve biliyorum

Mavi çiçeği tutarken

Elini tutmak istiyorum

Şarkının şu an ki durumumuzla birebir uyumlu olması beni güldürmüştü. Güldüğümü fark ederek eski yüz ifademe geri dönmeye çalıştım. Şu an kafama vurarak buradan uzaklaşmak istiyorum. Yerin dibine de girebilirim, farketmez.

Ardından onun sesini duydum.

"Güldün..." Ona baktığımda yüzünde güzel bir tebessüm vardı.

"...ve beni tanımadın." Biliyordum işte, tandık bir simaydı. Ama nereden olduğunu ne kadar düşünsem de beynim sorularımı yanıtlamamayı seçti.

"Tanımadım mı? Tanışıyor muyduk ki?" Gülümsemeye devam etti.

Gülümsenecek bir soru olduğunu zannetmiyorum.

"Üniversiteden. Konuşmuşluğumuz olmadığından tanımıyor olabilirsin. Bir üst sınıftanım. Birkaç kez selamlaşmıştık sanırım." Konuşmuşluğumuzun olmadığı birini nasıl hatırlayabilirdim ki? Neyse ki tanıdık gelmişti.

Öz güveni yüksek biri gibi duruyordu. Birkaç defa gördüğü ve hiç konuşmadığı birinin yanına oturup kulaklığını istemişti. Ben yerinde olsaydım yapamazdım.

"Seni tanımak istiyorum. Ciddi anlamda. Yani sende kabul edersen." Gözleri ışıl ışıldı. Arada göz teması kurmaktan kaçınıp ellerine bakıyordu. Gülerken sol yanağındaki gamzesi içe gömülüyordu. Sanki gülmemeye çalışıyormuş gibi dudaklarını birbirine sertçe bastırıyordu. Ellerini birbirine kenetlemiş hem parmaklarıyla hem de ayağıyla dinlediğimiz şarkıya tempo tutuyordu. Stresli miydi yoksa gerçekten kendini şarkının akışına mı bırakmıştı bilemiyordum.

Ben hala şaşkındım. Sindiremiyordum. Üniversite 3.sınıf öğrencisiydim ve şimdiye kadar ne kimseyle buluşmuş ne de birine ciddi hisler beslemiştim.

Kabul etmeli miydim? İçimden bir ses etmememi söylüyordu. Ben arkadaşlarını bile kıskanan çekilmez bir tiptim. İnsanlara kolayca bağlanır beni ortada bırakırlarsa kendime uzun süre gelemezdim. Korkuyordum. Kabul etmemi söyleyen diğer iç sesim de haklıydı aslında. Babam dışında kimseden bir erkek sevgisi almamıştım, tek sevdiğim erkek ise babamdı. Hem zaten tanışmak istiyordu. Eğer benlik biri değilse çok geç olmadan açıkça konuşabilirdim. Sadece şansımı denemek fena olmazdı.

Titrek bir nefes alıp yavaşça verdim. Ona döndüğüm an hızlıca bana dönüp beklentiyle gözlerini gözlerime sabitledi. Bu hali beni güldürmüştü.

"Tanışalım." dedim ve onun tepkisini inceledim. Ağzını açtı sonra geri kapattı. Bunu iki kez tekrarlayıp güldü ve gözlerini kaçırdı. Ben hala gülmeye devam ediyordum. Otobüsün televizyonunda inmem gereken durağın ismi yanıp sönmeye başlamıştı. Hemen ona döndüm.

Elimi uzatıp "Telefonun" dedim. Hemen kilidini açıp verince numaramı girip kaydettim.

"Adım Afra, hafta içi her gün doluyum. Hafta sonu görüşelim" dedim ve kapı açıldığı an tabiri caizse otobüsten atladım. Arkamı döndüğümde bana bakıyordu hala, göz göze geldiğimizde kafasını onaylar biçimde aşağı yukarı salladı. Otobüsün kapısı kapandı ve uzaklaşmaya başladı. Eve doğru yürürken kafamda yaptığım şeyin doğru mu yanlış mı olduğunu tartmaya başlamıştım bile. Görücü usulü buluşma gibiydi. Sadece birkaç defa buluşup sohbet etmek, sinemaya gitmek onu az çok tanımama yeterli olabilirdi.

Telefonum mesaj sesiyle beraber titredi. Bilinmeyen numaraydı.

"Yarın hafta sonu. O zaman indiğin otobüs durağında buluşalım." Kıkırdadım, bugünün Cuma olduğunu unutmuştum, salak kafam.

Eve girip kendimi yatağın üstüne attım. Derin bir nefes alıp tavana bakayım derken gözüm dışarıda parlayan aya takıldı. Yatakta soluma dönüp ayı izlemeye başladım.

"Sevgili ay, sence neler olacak?" Sanki bana cevap vermiş gibi başımı aşağı yukarı sallayıp gözlerimi kapattım.

Sevgili Ay [+18 Yetişkin İçerik]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin