4 - SINIRLAR

383 7 4
                                    

2018 OCAK

Havalimanının yurt dışı yolcu çıkış bölümünde bekliyordum. Mete'nin uçağı çoktan inmişti ama hala gelmemişti. Uzağı göremememe rağmen gözlüğümü yanıma almayı unutmuştum, kör gibi davranıyor olmalıydım. Kapı tekrar açıldı ve onu bavulunu sürüklerken gördüm. Kalbim hızlanmaya başlamıştı, hızını alamadan derimi yarıp dışarıda çarpmaya devam edecekmiş gibi hissediyordum. Koşarak boynuna atladım.

"Düşeceğim Afra." dedi kahkahalarının arasından.

"Seni çok özledim." Dedim onu daha çok boğmaya çalışırken. O da sıkıca sarıldı bana.

"Ben de özledim."

Hayatımdaki en doğru kararı vermiştim. Mete'yi hayatıma kabul ettiğim o gün en mantıklı kararlar verdiğim günlerden biriydi. 6 aydır ilişkimiz harika gidiyordu. Artık onu çok iyi tanıyordum, o da benimle ilgili yepyeni şeyler öğreniyordu. Okulunu bitirmişti, bense son sınıfa geçmiş tez yazmakla, proje oluşturmakla uğraşıyordum. Mete ise bana çok yardımcı oluyordu.

Arabayla onu evine bırakıp üstünü değiştirmesini bekledim. Sonra beraber yemek yemeğe gittik.

"İspanya nasıldı?" dedim patatesi ağzıma atmadan önce.

"Güzeldi, sanki gitmediğim o arada daha da güzelleşmiş gibiydi. Acilen seninle de gitmemiz lazım." Dedi heyecanla.

"Ailen orada ne iş yapıyor?" deyince duraksadı. Bir şeyleri tartıyormuş gibiydi.

"Beyin göçü sonucu gitmiş babam yıllar önce. Şu an orada normal bir dükkanımız var." Dedi. "Ama çok güze bir yerde, çiçekler falan var çevresinde. Tam da senin sevdiğin çiçeklerden. Gitmemiz lazım yoksa onları sensiz gördüğüm için vicdan azabı çekeceğim." Dedi ve güldü.

"Mezuniyete az kaldı, pasaportumu çıkarttırdım zaten. Tek yapmamız gereken vize başvurusu."

"Doğru, tezin ne durumda? Mezuniyetinden 2 ay önce teslim etmen gerekiyor." Aniden iştahım kapanmıştı.

"Ben senin kadar şanslı değilim galiba. Benimle ilgilenen hoca çok katı bir adam. Hiçbir şeyi beğenmiyor." Dedim çatalı tabağa vurarak. Mete'nin İspanya'ya gittiği o arada evde sinir krizleri geçiriyordum. Mete yüz ifademi görünce gülmeye başladı.

"Ben geldim artık, sana yardım ederim. Beraber yaparız." Dedi ve göz kırptı. Yüzümü buruşturdum. Çapkın erkek rolünü hiç sevmem.

"Benlavaboya gidip geleceğim." Deyip kalktı. Yaklaşık 10 saniye sonra telefonunamesaj geldi. Bakmak istemesem de bir kez daha mesaj gelince merak ettim ve telefonu elime aldım. Amara diye biriydi ve mesaj İspanyolcaydı.

"Gracias por venir. He tenido un montón de diversión."

Hemen telefonumu açıp yazıyı çeviri programına girdim.

"Geldiğin için teşekkürler. Ben çok eğlendim." Amara bir kız ismi gibi duruyordu. İspanya'daki bir arkadaşı olmalıydı. Beynimde türeyen saçma sapan senaryoların hepsini silmeye çalışarak telefonu eski yerine geri koydum. Mete gelip karşıma oturdu.

"Telefonun titredi, mesaj geldi sanırım." Bir yudum su içtim. O da telefonunu alıp karşıdaki kişiye mesaj yazmayı sürdürdü. Beynim şu an ne yazdığını bilmek istiyordu. Kafamı sağa sola sallayıp başka şeyler düşünmeye çalıştım. Ama şu an Mete'nin Amara diye birine gülümseyerek mesaj yazması dikkatimi dağıtıyordu. Kontrol edemediğim bir şekilde ağzımdan ona karşı bir soru yöneldi.

"Kiminle konuşuyorsun? Çok içten gülüyorsun da" İnanmıyorum sana Afra..

Mete telefonunu kilitleyip masaya koydu. "İspanya'dan bir arkadaşım. Onunla buluşmuştuk da, bayağı eğlenceli geçmişti." Dedi gülerek. Şu an kıskanç biri gibi göründüğüme yemin edebilirim. Yüzüm kızarıyor, hissedebiliyorum.

"Ah, yanlış anlama sakın. Sadece merak etmiştim." Mete daha çok gülmeye başlamıştı.

"Gülmesene." Derken ben de gülüyordum. 

Arabayla evinin önünde durduk. Emniyet kemerini çözdü ve eğilip yanağıma bir öpücük kondurdu.

"Çok güzel bir geceydi. İspanya'da olduğum süre zarfında hep bugünün hayalini kurdum." dedi ve tekrar öptü. Güldüm, daha çok kıkırdadım diyebiliriz.

"Önemli değil. Ben de kurdum o hayalleri." dedim. Yüzünü biraz daha yaklaştırıp gözlerime baktı. Biraz daha yaklaşıp bakmayı sürdürdü. Sanki izin istiyor gibiydi. Onunla ilişkimizde hiç öpüşmemiştik. Onu tanıma sürecinde olduğum için ne ben onu ne de o beni öpmeye çalışmıştı. Ama şu anki durum hepsinden farklıydı. İlk öpücüğüm olacaktı ve ben nasıl yapıldığını bilmiyordum. 

Burnu yanağıma değecek şekilde yakınlaşmıştı dudaklarını dudaklarıma değdirmeden öylece bekledi. Nefesi dudaklarımın huylanmasına neden oluyordu. Devam etmedi ve geri çekildi. Derin bir nefes alıp bana döndü.

"Gideyim artık eve ben. Dikkatli git." dedi ve arabadan indi. Boşluğa düşmüş gibiydim. Hazırlamıştım kendimi ama o bunu yapmamayı seçmişti. 10 dakika kadar evinin önünde arabada oturdum. Benimle öpüşmek istemiyor muydu? Beni seviyordu ama. Bir dakika. Ağzım mı kokuyordu yoksa? Hayır restorandan çıkarken fırçaladım ben. Kafamı direksiyona koydum. Lanet olsun ya, lanet olsun.

Emniyet kemerimi çıkartıp dışarı çıktım, arabayı kilitleyip apartmana girdim. Dairesinin önünde durup önce bir kendimi sorguladım. 

Emin misin Afra? 

Evet

Zili çaldım. Kapı açıldığı an kapıda şaşkın bir şekilde bana bakan Mete'nin boynuna kollarımı sarıp dudaklarımı onun dudaklarına bastırdım. 3 saniye sonra geri çekildim. Gözleri şaşkınlıkla yüzümü inceliyordu. Kafasını sağa doğru eğip anlamaya çalıştı.

"Neden gitmedin?" diyebildi sadece. 

"Bunu yapmak için." deyip gülümsedim. Arkamızdaki açık kapıyı kapatıp beni kapıyla kendi vücudu arasına hapsetti. 

"Bunu burada, benim evimde yapman çok tehlikeli değil mi?" dedikleri karşısında afallamıştım. Ne demeye çalıştığı hakkında bir fikrim yoktu. Yüzünü bana yaklaştırıp boynuma bir öpücük kondurunca huylandım. Dudaklarını kulağıma yönlendirdi ve fısıldadı. 

"Kendime engel olamayabilirim." dedi ve uzaklaşmadan dudakları dudaklarımı buldu. Bu sefer daha hızlı ve sert davranıyordu. Benim gibi bir öpücükle yetinmemiş dudaklarımın üzerindeki ahenkli hareketine ayak uydurmam için çaba gösteriyordu. Bir elini belime indirip daha çok vücuduna bastırdı. Diğer eli de ensemdeydi. Kafası bir sola eğiliyor bir sağa eğiliyordu. Benim vücudumun iki yanına salık olan ellerim sonunda yerinin bulmuş, Mete'nin boynuna dolanmıştı.

Mete geri geri gidip beni de beraberinde sürükledi. Sırtım yumuşak bir yere değdiğinde yatağa uzandığımı fark ettim. Ağırlığını vermeden o da üstümdeydi. Ayrıldı, nefes nefese kalmıştık.

"İstersen yapmayabiliriz." Yapmamamı gerektirecek bir şey yoktu aramızda. Birbirimizi seviyorsak eğer bu kadarını yapmamız gerekmez miydi? Korkmuyordum ondan. Sevdiğim insandan neden korkayım ki? Onun canımı yakmayacağını çok iyi biliyordum. 

Elimi ensesine koyup kendime çektim ve ait olduğum yere dudaklarına yerleştim. 

***

Bu bölüm bu kadardı :) 

Bundan sonra neler olacak bir tahminleri alalım

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 02, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sevgili Ay [+18 Yetişkin İçerik]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin