Bucky'nin eve gelişinden tam bir hafta geçmişti. İlk günler hareketli geçse de şuan evde sessizlik hakimdi. Neredeyse birbirlerinin yüzlerini bile görmüyorlardı. Mutfaktaki konuşmadan sonra hiçbir şey eskisi gibi aynı olmadı. Artık Bucky'e bir oda verilmişti; salonda kalmak yerine orada kalıyordu, yemeklerini orada yiyor, orada televizyon izliyor, orada tuvalete gidiyordu... Odadan asla çıkmaz olmuştu.Aynı evde yaşayan iki yabancı haline geldiler, aslında başından beri öylelerdi: iki yabancı.
Bu durum Raven için de geçerliydi, yemek yapmak dışında onun da odasından çıktığı söylenemezdi. Bu nedenle kendini normalden daha da yalnız hissediyordu. Oysaki yıllar boyu kendine başına yaşamış biriydi. Yeni tanıdığı birinden dolayı yalnız hissetmesi ona garip geliyordu.
Sabahın ilk ışıklarının eve girmesi ile güne başlamıştı kadın. İlk iş olarak perdesini kenara toplayarak odasına ışık ve hava girmesini sağlamıştı. Yatağını toparladıktan sonra pijamalarını çıkardı. Günlük kıyafetlerini giydi ve yüzünü yıkamak için banyoya doğru yol aldı. İçinden her gün olduğu gibi belki Bucky'i görürüm umudu vardı. Yine görememişti.
İşlerini hallettikten sonra mutfağa gidip kendine kahvaltı hazırlamaya başladı. Bir taraftan da dün geceden kalan, toplamaya yeltenemediği tabakları toparladı. Bunları yaparken bir yandan arkadaki müziğe de eşlik ediyordu kendi kendine. "my days end best when this sunset gets itself, behind that little lady sitting on the passenger side..."
"Sesin sandındığımdan daha iyiymiş."
Raven birden irkilip hemen arkasına döndü. Mutfağın girişine yaslanmış ona gülümseyen Bucky'i görünce "Sana da günaydın." diye söylendi. Adam ona aldırmadan mutfağa girdi, kendine bir sandalye çekip masaya oturdu. "Şahsen sesini karga gibi zannediyordum." diye ekledi.
Raven adamın adım bu tavrından hoşlanmamıştı, ona göz devirip hemen müziği kapadı. "Yaşadığından şüpheliydim." dedi alıngan bir sesle. Bucky bakıp kafa salladı. "Haklısın. Ama- tek bir tane bile haber kaçırmak istemiyorum."
Bucky odasına kapandığından beri, tek yaptığı aktivite haber izleyip günümüze ayak uydurmaya çalışmaktı. Bazen kendini o kadar çok kaptırıyordu ki yemek yemeyi bile unutuyordu. Raven bu durumdan olduğunca rahatsızdı fakat adamın hevesini de kırmak istemiyordu. Bu takıntıyı şakaya vurmak için "Emekli olmuş yaşlılara benzemeye başladın iyice." dedi gülerek. Bucky buna gülmemişti. "Hahaha! Komik değildi." diye söylendikten sonra oturduğu yerden kalktı. Raven gibi kendine bir kahve koydu. "Beni etrafında, bu kadar istemediğini bilmiyordum." dedi belirsiz bir ses tonu ile. Raven adamı duymuştu, tam ağzını açıp aksini iddia edecekken adam "Beni ararsan odamdayım." dedi ve hızla mutfaktan ayrıldı.
Raven adamın arkasından bakakaldı. "Merak etme aramam." dedi kendi kendine. Sinirle kahvesinden bir yudum aldıktan sonra içini garip bir his kaplamıştı. Böyle yapmamalıyım diye geçirdi içinden. Kahve kupasını tezgaha bırakıp mutfaktan çıktı. Bucky'e kalması için verdiği odaya ilerledi. Kapıya kadar gelmişti fakat önünde durmakla yetindi. Kapıyı çalmaya çekinmişti. Kafasından ikinci bir geçiyordu: Girmesem mi?
Bucky ile son beş gündür doğru düzgün görüşmemişlerdi bile. Bu süre içinde kendini hiç olmadığı kadar yalnız hissetmişti. Buna son vermek istediğinin farkındaydı. "En azından aranızdaki sorunu hallet." dedi kendine. Derin nefes aldı ve kapıyı tıkladı. İçeriden gelen tanıdık "Gelebilirsin Raven." sesiyle odaya girdi.
Raven, Bucky'i yatağının üzerinde dikkatle haberleri izlerken buldu. Adam, kadının içeri girdiğini görünce gülümsedi. "Bu şerefi neye borçluyum? Az önce kavga ediyorduk-" diye sordu. Raven yalandan gülümsedi. "Bir özüre." dedi huzursuzca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stranger | bucky barnes
FanfictionGecenin ilerleyen saatlerinde kapının aniden çalınmasıyla irkilen kadın, kapıya ilerledi. Biraz önce kavga ettiği eski sevgilisinin geldiğini varsayarak kapıyı açtı. Oysaki gelen kadının eski sevgilisi değil; ağzından kanlar akan, yağmurda ıslanmış...