Washington'da kışın etkisinin geçmesiyle birlikte yavaş yavaş soğukların yerini sıcak havalar almıştı. Güneş artık şehrin üzerinde boy gösteriyordu. İnsanlar sokaklarda gezmeye, piknik alanlarına akın etmeye başlamış; bahar havasına çoktan girmişlerdi.
Raven'ın odasının kapısında oflayarak bekleyen Bucky "Raven geç kalacağız!" diye bağırdı. Raven elinde çorapla odanın kapısını açtı, adamla göz göze geldi. "Çorabımı giyip geliyorum Bucky, sabırlı ol." diye söylendi. Bucky kadına göz devirip kafa salladı. "Pekala."
Dün yaşanan olaylardan sonra, Raven'ın attığı fikir üzerine müzeye gitme kararı almışlardı. Hem Bucky'nin geçmişini hatırlamasında yardımcı olması için hem de kafa dağıtmak için bu fikre ikisi de olumlu bakmıştı. Sabah erkenden kalkıp kahvaltılarını yapıp hazırlanmaya başlamışlardı. Bucky, Raven'dan daha hızlı hazırlandığı için oflayıp duruyordu.
Kadın elindeki çorabı hemen ayaklarına giyip adamın yanına gitti. "Hazırım." dediğinde Bucky ona gülümsedi. "Hadi gidelim artık."
"Çok heyecanlısınız Bay Barnes."
Raven evden çıkmadan önce her şeyi kontrol ettiğinden emin oldu; ocağı kapamıştı, perdeleri çekmişti, ütü soğumuştu, çantasını almıştı, çantasının içinde cüzdanını da koymuştu, son kez aynaya bakıp evden çıkacaktı.
Bucky şaşkınlıkla kadının evi yüz kez kontrol ettikten sonra kapıyı kilitlemesini izledi. "Neden bu kadar çok kontrol ettin?" diye sordu. Raven kapıyı kilitlediği anahtarı çantasına özenle koyup ona baktı. "Kaç kere daha bu evin bana olan önemini anlatacağım?" dedi şakaya vurarak. Bucky kafa salladı. "Haklısın, pardon."
Raven arabasını birkaç ay önce okulun masraflarını karşılamak için satmıştı, bu nedenle şuan arabası yoktu. Her yere metro ile gidip geliyordu. Bugün de öyle yapacaklardı. "Metroya kadar yürümemiz gerek." dedi Bucky'e. Adam bunu sorun etmedi. "Benim için sıkıntı değil." diyerek kadını onayladı.
Evin bulunduğu sokaktan itibaren dümdüz yürümeye başlamışlardı. İkisi de sessizdi, birbirleriyle konuşmaya utanıyormuş gibi bir halleri vardı. Neyse ki Bucky bu sessizliği bozmuştu. "Eee, nasıl hissediyorsun kendini?" diye sordu. Raven omuz silkerek "Nasıl hissetmem gerek bilmiyorum." dedi. "Dün adeta duygu turuna çıktık, bu beni epey bir yordu."
"Haklısın. İkimiz için de zordu doğrusu." dedi Bucky kadını onaylar bir tavırla. "Bu arada, o haber yayını boyunca yanımda kaldığın için sana teşekkür edemedim, teşekkürler."
"Önemli değil. Her insan karanlık anlarında yanında birini ister, bunu bildiğim için yanında kaldım."
Bucky birden gülmeye başladı. "Yani bilmeseydin yanımda durmayacaktın?" dedi şüpheyle. Raven gülerek gözlerini devirdi. "Hayır onu demek istemedim! Tanrım, neden konuşmalarımı farklı yerlere çekiyorsun?" diye azarladı. Bucky omuz silkip "Dil bilgin bozuk olmasa ben de seninle uğraşmam." dedi alayla. Raven ağzını şaşkınlıkla açıp ona baktı. "Sensin dil bilgisi bozuk!"
İkisi birbirleriyle şakalaşıp gülerken çoktan metro istasyonuna gelmişlerdi. Birkaç yürüyen merdivenden indikten sonra Raven, gişelerden geçmek için metro kartını okuttu. Gişe kapılarından geçtikten sonra metro bekleme alanına gelmişlerdi. Kendilerine çiftli koltuklar bulup oturdular ve metronun gelmesini beklediler.
"İlk kez metroya bineceğim." dedi Bucky, sesi oldukça gergindi. "Ne demek ilk kez bineceğim?" diye bağırdı Raven, şaşkınlığını gizlememişti. "Her insan hayatında bir kez bile olsa binmiştir!" dedi. Bucky kafasını hayır anlamında salladı. "Benim hayatım herkes gibi değil, maalesef. Ayrıca benim zamanımda metro yoktu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stranger | bucky barnes
FanfictionGecenin ilerleyen saatlerinde kapının aniden çalınmasıyla irkilen kadın, kapıya ilerledi. Biraz önce kavga ettiği eski sevgilisinin geldiğini varsayarak kapıyı açtı. Oysaki gelen kadının eski sevgilisi değil; ağzından kanlar akan, yağmurda ıslanmış...