MERHABAAANasılsınız?
Artık daha sık aktif olmaya başladım, yani çok fazla beklemenize gerek kalmadan sık sık bölüm atacağım. Böylelikle sizde bir önceki bölümü unutmadan okuyabileceksiniz :)
The silence yakın zamanda final yapacağı için, yeni bir fic yayımlamadan buna ağırlık vermeyi düşünüyorum. Belki bir texting gelebilir, arada sıkılırsanız eğlenmek amacıyla okumanız için ama belki asjahjndhshg
Bu bölümden itibaren konulara ufak ufak geçiş yapıyoruz, o yüzden güzelce okuyun :)
Ayrıca biliyorsunuz ki, diğerlerine nazaran bu ficim daha uzun oluyor. Bundan dolayı sizde daha uzun yorumlar yaparsanız bende mutlu olurum :(
Aynı şekilde henüz yeni olduğu için, bilinmesi amacıyla önerirseniz daha çok kişi oluruz burada :)
Medyadaki şarkı, bu bölümü yazarken dinlediğim ve sık sık dinlediğim şarkılardan biri. Umarım beğenerek dinlersiniz :)
Okuyan gözlerinize sağlık
Parmak uçlarınızdan öpüyorum
SİZİ SEVİYORUM
***
"Siktir!" Dedim, içinde bulunduğumuz duruma en uygun kelime bu olurken. Çünkü tam arkamızda, birden fazla arabanın kapıları açılmış ve içinden, silahlı yüzü maskeli adamlar inmeye başlamıştı. Silahların namlusu ise bana ve Taehyung'a dönüktü...
*
Bir takım saçma olaylar içerisindeydim. Daha doğrusu içerisindeydik. Yoongi'nin 'acil gel' çağrısından sonra, kendime ayırdığım sözde zamanı bırakmış ve apar topar Jk'e doğru gelmiştim. Fakat geldiğim anda, ne kapıda beni bekleyen bir Taehyung görmeyi, ne de üzerimize doğrultulan silahlar beklediğim bir şey değildi.
Şimdiyse, Taehyung beni arkasına almış ve sanki mümkünmüş gibi beni koruyacağına inandırmıştı kendisini. Hadi ama, biraz realist olmak gerekirse, karşımızda ondan fazla silahlı adam varken, Taehyung'un yalnızca on dört mermiye sahip silahı hangimizi koruyacaktı ki? Es kaza silahı ateşlese anında süzgece çevirirlerdi bizi. Fakat o buna kendini inandırmıştı. Beni koruyacağını düşünüyordu.
Doğrusu Taehyung'un her zaman ikinci belki üçüncü planı mutlaka vardır. Fakat şu anda tamamen hazırlıksız yakalandığımız bu durumda, bir planı var mıydı bende pek emin değildim. Ama yine de bir yanım ona güvenmem için zorluyordu beni. Çünkü biliyordum ki, her ne olursa olsun Taehyung ile aramızda ne yaşanırsa yaşansın, o benim zarar görmeme izin vermezdi.
Tabii ki, ona bir şey olmasına bende izin vermezdim.
"Taehyung..." Dedim, bakışlarımı karşıdaki adamlardan ayırmadan.
"Bir planın var mı?" Cevap vermek yerine başını ağırca sağa sola sallamış ve yalnızca sırtını görmeme rağmen, derin bir nefes aldığını anlamıştım.
Adamların gözleri hala üzerimizdeyken, belimdeki silahı almak veya telefonla Yoongi'yi aramak pek mümkün değildi. Çünkü anında ateş edebilirlerdi ve bu büyük bir risk almaktı. Fakat o an aklıma gelen ilk şeyi yaparak, Taehyung'un omzuna hafifçe dokunmuş ve bana bakmasını sağlamıştım.
Lütfen Taehyung, her zaman yaptığını yap ve beni bakışlarımdan anla. Konuşmak zorunda bırakma beni.
Gözlerini kısarak bana bakmaya başladığı anda, bir kaşımı hafifçe kaldırmış ve gözlerinin en derinine bakmaya başlamıştım. Söyleyemediklerimi anlaması için içimden o inanmadığım ama her zor durumda ona sığındığım tanrıya yalvarırken. Bir elimi ağırca belime götürüp, yalnızca Taehyung'un görebileceği şekilde belimdeki silahı işaret ederken, gözlerimizin arasındaki kontağı bozmamıştım. Kısa bir süre bakışları elimin olduğu yöne kaydığı anda, ağırca başını sallamış ve dudağının kenarı ağırca yukarı kıvrılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SURRENDER•||•TAEKOOK
FanficKalmana ihtiyacım vardı ama sürüklenip gitmene izin verdim...