Yiğit'ten
Okuldan çıkıp eve yürürken her gün olduğu gibi Defne yine yanımdaki yerini almıştı. Sürekli bir şeyler hakkında konuşuyordu ama onu hiç dinlemiyordum, yanımdaki varlığını unutmaya çalışıyordum.
Çünkü onun yanımdaki varlığına alışmak istemiyordum.
İkimize tekrar bir şans verirsem Defne'nin yine beni bırakıp gitmesinden korkuyordum. Bir kerr yapmıştı, tekrar da yapabilirdi.
Ama bir yandan da bu uğraşları, yanımda olma çabaları da gerçek geliyordu. Gerçekten yanımda olmak istiyor gibiydi ve bir yanım bu sefer öylece benden ayrılmayacağına inanıyordu.
"Yiğit, ben çok yoruldum artık." dediğini duyduğumda bakışlarımı Defne'ye çevirmiştim.
"Neyden?" diye mırıldandım sadece. Tabii ki de en son benden yorulacaktı, kimse onu sevmediğini söyleyen biri için bu kadar uğraşmazdı.
"Okuldan tabii ki! Şu hocaların egosu da bıktırdı artık. Ya tamam onca yıl okumuşsun da sen de öğrenciydin ya, ne bu insafsızlık?" dediğinde gülümsedim ama bir şey demedim.
"Bu arada sen neden Asya ile hiç eve dönmüyorsun? Ayrı ayrı okula geliyorsunuz sonra da ayrı ayrı eve dönüyorsunuz."
"Asya tek başına yürümeyi çok sever, ben de ona beraber yerine ayrı ayrı gitmemizin daha iyi olduğunu söylemiştim bir ara. Zorla kabul ettirdim, Asya korumacı bir abla gibi."
"Asya'nın yanındaki Koray mı?" dediğini duyduğumda arkamı dönüp bakmıştım. Evet, Asya, Koray ile konuşuyordu. Ne konuştuklarını merak etsem de yürümeye devam etmiştim. Defne yürüdüğümü fark etmeyip orada öylece durmaya devam etmişti.
Ona seslenmeli miydim? Bu ona giderek alıştığımı gösteriyordu. Yanımdaki varlığına gitgide daha da alışıyordum ve bu sefer yokluğuna alışmam daha uzun sürecekti. Ne kadar onu sevmeye devam etsem de ben Defne'ye güvenmiyordum. Onu sevdiğimi hissedince hemen yanımdan gidecek gibi hissediyordum ve bu his beni çok korkutuyordu.
Bir şey söylemeden yürümeye devam ettim. Yanımdaydı veya değildi, bunu önemsememem gerekiyordu ama bunu yapamıyordum. Yaptıklarımla aklımdakiler birbirleriyle çok çelişiyordu.
Onu yanımda istemiyor gibi davranıp aslında hep yanımda kalsın istiyordum.
Ona sıkıca sarılıp bir daha gitmesine izin vermemek istiyordum.
Adım sesleri duyduğumda Defne'nin arkamdan geldiğini anlamıştım. Yürüdüğümü daha yeni fark etmişti anlaşılan. Hızlı adımlarla bana yetişip yanımda yürümeye devam etti.
"Yiğit, sana bir soru sorsam dürüstçe cevap verebilir misin?" diye sorduğunda sadece başımla onaylamıştım. Dürüst olacağıma söz vermek istemiyordum, sorduğu soruya göre dürüst olabilirdim veya olmazdım.
"Ne kadar çabalarsam çabalayayım hepsi boşa gidiyor gibi hissediyorum. İçimden bir ses yumuşayacağını söylüyor ama bu içimdeki umutsuzluk çok fazla yer kaplamaya başladı. Ne yapayım Yiğit? Benden pes etmemi mi bekliyorsun yoksa çabalamaya devam etmemi mi?" derken bir umut ona çabalamasını söylerim diye gözlerimin içine bakıyordu. Onun bu üzgün bakışları karşısında sadece bakışlarımı kaçırdım.
"Pes etmen ikimiz için de daha iyi olacak, inan bana." dedim sadece. Sesim çok kısık çıkıyordu ve muhtemelen asıl demek istediklerimin bunlar olmadığını anlayacaktı.
"Gözlerimin içine bak Yiğit." derken elini nazikçe çeneme yerleştirip ona bakmamı sağlamıştı. İstesem karşı koyabilirdim ama karşı koymayıp gözlerinin içine bakmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay tutuldu | Texting
Short StoryBn: Eros'un Psyhke'yi Bn: Kerem'in Aslı'yı Bn: Ferhat'ın Şirin'i Bn: Mecnun'un Leyla'yı Bn: Apollon'un Daphne'yi Bn: Sevdiği gibi seviyorum seni Bn: Ve aklıma gelmeyen bütün diğerleri gibi