namjoon: alt sınıflarda ki jungkook olma ihtimalin?
sooya: yüzde sıfır.
namjoon: hadi ama jungkook. sabah bana nasihat vererek kendini ele verdin.
sooya: jungkook değilim. onun kim olduğunu bile bilmiyorum.
namjoon: doğruyu mu söylüyorsun?
sooya: evet? üstelik ben bir kadınım, erkek değil.
namjoon: üzgünüm, sabah öğrencim jungkook bana ölmenin kötü bir şey olduğunu anlatmaya başladığında o'sun sandım.
sooya: baksana, sadece anlayan ben değilim.
namjoon: evet, sadece sen değil biri daha yanlış anlamış beni.
sooya: yine yalan söylüyorsun ve ben zeki bir kadınım.
namjoon: ama akıllı değilsin.
sooya: komik.
namjoon: değildi, çünkü şaka yapmamıştım.
sooya: neden asıl konu dışında her şey hakkında konuşuyoruz?
namjoon: bilmem. belki de ortada bir konu yoktur.
sooya: var. neden ölmek istiyorsun mesela?
namjoon: sen neden ölmek istiyorsun?
sooya: ben ölmek istemiyorum.
namjoon: en az bir kere aklından ölüm geçmiştir, kendini kandırma.
sooya: geçse bile şimdi ölmek istemiyorum.
namjoon: belki yarın istersin.
sooya: tanrım, tam bir daniskasın.
namjoon: daniska mı? o da ne demek?
sooya: bende bilmiyorum, birinden duymuştum.
namjoon: anlıyorum.
sooya: pekâlâ. jungkook tam olarak kim? yani bir öğrencin seni bu kadar yakından tanıyor mu?
namjoon: bilmem, tanımadığım bir numara tanıyorsa o da tanır, ama yanlış tanır.
namjoon: jungkook en sevdiğim öğrencimdir, küçük kardeşim de denilebilir. kız arkadaşıyla kavga ederken düştüğü için bacaklarının yetkisini kaybetti, yine de hayata olumlu bakıyor.
sooya: bir yerden düşecek kadar nasıl bir kavga etmiş olabilirler ki?
namjoon: jennie bipolar ve sinir hastası, her zaman buluştukları yer yani çatıkatında olmuş bir şeyler ama şimdi çok pişman jennie, bu yüzden jungkook'u asla yalnız bırakmıyor. hem sözlüler.
sooya: çok erken değil mi?
namjoon: 26 yaşında, eğitimini dondurmuştu. bu sene başladı.
