stone heart

14; atan kalbim buz kadar soğuk o anılarda.

sooya:
çökmüşsün.

sooya:
seni tanıyamadım.

sooya:
mahvolmuşsun namjoon.
o sikik şeyi daha ne zamana kadar içeceksin?

namjoon:
sonra konuşalım.

sooya:
hayır, şimdi konuşacağız.

sooya:
sen aptal mısın be adam!?
diyorum ki sana, mahvolmuşsun.

namjoon:
ve mahveden sensin.
üstelik daha fazla mahvetmek için, hastaneye de gelen sensin.

sooya:
sadece seni görmek istedim!

namjoon:
keşke bana da sorsaydın,
namjoon beni görmek istiyor musun diye.

sooya:
şimdi onu bunu bırak.
yaptırdığın test sonuçları bok gibi.
günlerin azalıyor.

sooya:
lütfen tedaviye başla.
ne olursun.

namjoon:
neden hâlâ beni düşünüyorsun?

sooya:
bunların tüm sorumlusu benim.

namjoon:
sadece bunun için mi?
farklı sanmıştım.

namjoon:
her ne ise.
daisy gerçekten çok güzel bir bebek.
hayallerini kurduğumuz çocuğu, başka bir adamla tıpatıp aynı şekilde doğurmuşsun.

namjoon:
sen olmadan hayallerim olmaz diyordun.
ancak eğer sen olmazsan, onların hiç biri olmayacaktı.

sooya:
ne demeliyim ki?

namjoon:
görüldü atman yeterli.

namjoon:
seni o koridorda, kollarında ki lily'le görmek ilk başta öyle güzel hissettirdi ki.

namjoon:
jisoo sana yemin ederim ki, orada oturup güzelliğinize ağlayacaktım.
gerçi ağladım, ama güzelliğinize değil.

namjoon:
sonra idam cezası alan bir mahkum gibi hissettim.

namjoon:
hayalim karşımdaydı.
bir aile, mükemmel bütün bir aile.
yüzünden eksilmeyen gülüşler, narin bir kadın, eşsiz bir bebek ve dünya mutlusu bir baba.

namjoon:
ama o ben değilim.

namjoon:
ayakta durmak bir hayli zordu benim için. yine de, sadece iyi olduğumu düşündüm.

namjoon:
onlarca şeye rağmen, hâlâ yürüyebildiğime şükrettim.

namjoon:
yanınıza gelmek için iki dağ bir araya gelmeliydi. bilirsin, bir anda gelmez o iki dağ yan yana.

namjoon:
yanınıza gelemezdim.

namjoon:
kaçtım, geldiğim gibi kaçtım hastahaneden. araba camlarında fark ettim ağladığımı.

namjoon:
sonra içtim ve yine ölmedim.

sooya:
ölme.

namjoon:
onca şeye rağmen öldürmeyen tanrı, sana karşı beni ağlatırsa çoktan ölmüşüm ben.

namjoon:
tüm acılarım bayatlaşmış.

namjoon:
lakin sana sevgim, o hep aldığımız simit kadar taze.