|4| İstooop!

136 15 18
                                    


Mavi Gri- O Ben Olamam

Ulaşabilirsiniz;
Instagram: serspiderhikayeleri

Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın 🧚🏻‍♀️

Gala: Bundan bir şey mi çıkarmalıyım?

Bilinmeyen Numara: Belki :)

Gala: Nasıl yani?

Bilinmeyen Numara: Geçmiş beni acıttı.

Bilinmeyen Numara: Hasretle beni kasıp kavurdu.

Bilinmeyen Numara: Sensizliğe her gün çentik attım.

Bilinmeyen Numara: Çentikler ruhumda kesiklere yol açtı.

Bilinmeyen Numara: O kesikler kanamaya başladı.

Bilinmeyen Numara: Acısı dayanılmaz oldu.

Bilinmeyen Numara: Artık senden daha fazla haber almak istedi beynim, susmadı.

Bilinmeyen Numara: Çok can yaktın, iyileşmesi zor yanıktın.

Bilinmeyen Numara: Kalbimden haber alan yok artık.

Bilinmeyen Numara: Ben bile alamıyorum.

Bilinmeyen Numara: Lan Müge Anlı bile haber alamadı.

Bilinmeyen Numara: Yalnızca senin için atışlarını duyuyorum.

Bilinmeyen Numara: Kalbimi kalbinle iyileştirsene Süt Yanığı?

Görüldü

Gala yazıyor...

Çevrimiçi

Gala yazıyor...

Bilinmeyen Numara: Kendini zorlama. Bunları bir şey diyesin diye yazmadım. Kalbim dile geldi.

Çevrimdışı

Gala: Bi' an ne desem dedim orda Müge Anlı'yı gördüm. Tüm büyüyü bozdun hahahahahahaha

Elimdeki telefonu yandaki komodine koyarak yastığa başımı koydum.

~•~

Seslerle gözümü açtım. "Anne kim geldi görmek istiyorum." dedi bir kız sesi. "Bırak dinlensinler." dedi ardından bir erkek sesi.

"Abin haklı." dedi Sevda Teyze uyarır bir ses tonuyla. Kız sesi Liya olmalıydı. "Hadi aşağıya inelim. Uyanınca gelir onlar da." dedi Sevda Teyze biraz daha ılımlı sesiyle.

Ayağa kalkıp perdeyi aralayarak pencereden dışarıya baktım. Hava kararmıştı bile. Biz buraya geldiğimizde sabahtı. Çok uyumuş olmalıydım.

Üzerime baktım. Bordo eşofman takımım vardı. Sorun olmazdı herhalde. Hâlâ ayılmaya çalışırken saçlarımı karıştırarak kapıdan çıkmıştım ki birine çarpmamla durmam bir oldu. Kafamı kaldırdığımda kumral bir çocuğun bana gülümseyerek baktığını gördüm. "Demek misafirimiz uyandı." dedi gülümsemesinden ödün vermeyerek.

Onun pozitif haline ben de gülümsedim. Destan ya da Dağra olmalıydı. "Şimdi bu hangisiydi diyorsundur sen. Destan olanım ben." dedi samimi bir şekilde. "İstopta kaka rengi diyen Destan mı?" dedim kahkaha atarak. "Unutmadın mı ya sen onu?" dedi aklına gelenlerle yüzünü buruşturarak. Olumsuz anlamda başımı salladım. "Mümkün olmadı." dedim yüzümden silinmeyen tebessümle. Hatırladığım bir kaç şeyden biriydi yalnızca.

Küçük kıvırcık saçlı, gözlerinin içi parlayan kız arkadaslarının çağırmasıyla dışarıya çıkmıştı. "Ne oynayacağız ki?" dedi somurtarak kendinden yalnızca iki yaş büyük olan ikizlere bakarken.

Birbirine pek benzemeselerde andırıyorlardı. Sevda teyzesini onlara çift yumurta derken duymuştu. O neydi ki? O bile kahvaltıda bir yumurtayı anca yiyordu.

Dağra'nin çehresi Destan'a göre sertti. Saç rengi olarak da biraz değişiklik vardı. Destan kumralın açık haliyken Dağra kumral-koyu kahve arası saça sahipti.

"Renkli istop oynayalım." dedi Dağra memnuniyetsizce. Sosyal bir çocuk değildi. Arkadaşları ve ikizi oyun oynarken o kitap okur, resim çizerdi. Çok uslu bir çocuktu. Yaşından olgun davranırdı.

"Tamam. Ben başlatıyım o zaman." dedi heyecanlı sesiyle Destan. "Tamam al bakalım." dedi topu uzatırken Gala. Sevimlice gülümsedi. Topu eline alan Destan havaya atarak "İstooop!" diye bağırdı tüm kuvvetiyle. Kaçışan çocuklar olduğu yerde durmaya başladılar.

Destan biraz durdu. Zor bir renk olmalıydı ki bulamasınlar. Aklına gelen şeyi düşünmeden söyledi. "Kaka rengi."

Çocuklar bir süre ifadesizce durup birbirine baktılar. Ardından kahkahalarla gülmeye başladılar. Destan ise anladığı için ilk başta somurtarak baksa da anladığı zaman utancından kızarmaya başladı.

"Hadi gel aşağıya inelim. Senin üvey abide uyanmış aşağıda." dedi kolumdan nazikçe tutup çekerek. Birlikte merdivenlerden inmeye başladık.

Merdiveni indiğimizde Mert'le Dağra'yı televizyondan basketbol maçı izlerken gördüm. Birbirlerini yabancısamamışlardı galiba.

"Anne kahvaltı hazır mı?" Destan'ın bağırmasıyla arkası dönük olan Mert ve Dağra bize döndü. Mert bana gülümsemeye başladı. Dağra ise öylece duygusuz bir yüz ifadesiyle bize bakıyordu. Koyu kumral saçları daha da koyulaşmıs, saç tutamlari artık pek sarıya yer vermiyordu. Çekik gözleri ve çene kaslarıyla çok büyümüştü. Olgunlaşmış yüzü tam yerine oturmuştu. Destan da aynı şekilde büyümüştü. Onun saçları da koyulaşmış, koyu kumral rengini almıştı. Ama anımsadığım gibi Dağra'nın çehresi daha sertti.

Sevda Teyze elinde tabaklarla çıktı mutfaktan. Elindeki tabaklarla bahçeye çıktı. Ardından 17 yaşlarında bir kız çıktı mutfaktan. Bu Liya olmalıydı. Çocukken oyun grubumuza onu küçük gördüğümüzden dolayı almadığımız için siması pek aklımda yoktu. Yalnızca açık sarı saçları kalmıştı aklımda. O da elindeki tabakları taşırken başını kaldırmasıyla bizi gördü.

Beyaz teni ve mavi gözleriyle oldukça şirindi. Yüzünde kocaman bir gülümseme meydana geldi. Elindeki tabaklarla bahçeye gittikten sonra geri dönerek yanımıza geldi. Yönünü benden yana çevirerek bana sarıldı.

"Gala, hoş geldin." dedi sımsıkı sarılarak. Aramızda bir yaş olduğu için abla kelimesini kullanmamasına bir şey dememiştim. Hem zaten böyle şeyleri sorun eden bir yapım yoktu. Sarılmamız sona erdiğinde cebimdeki telefonun titremesiyle elimi cebime attım.

Bilinmeyen Numara: O kıvırcık saçların diyorum,

Bilinmeyen Numara: Ay ışığı vurmuş gibi gözüken beyaz tenin,

Bilinmeyen Numara: Badem gibi iri kahve gözlerin,

Bilinmeyen Numara: Başımı döndürüyor, beni sersemleştiriyor. Çok can yakıyor be süt yanığı. Canım kanıyor.

Çevrimdışı

ŞY'den iyileşmeyen yaralara...

Süt Yanığı |TextingimsiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin