[pörpıl, keyifli okumalar diler.]
"Taehyung ile konuştun mu?" diye sordu Yoongi.
Parti için Kim Seokjin'in villasına giriş yapmak üzereydik. Yoongi'nin şöförü bizi alana bırakmıştı. Hazırlanmakla meşgul olduğum için Taehyung ile görüşmeme fırsat kalmamıştı. Yine de buraya kimle geleceğini biliyordum.
"Namjoon onu alacaktır." dedim. Yoongi başını sallayıp yanımda yürürken oldukça havalı duruyordu.
Tamam, itiraf etmek gerekirse o cidden yakışıklıydı. Nerede nasıl davranması gerektiğini bilen, beyfendi bir genç adamdı. Her zaman düşünceliydi ve tüm bu iyi yönlerini görmezden gelmek pek mümkün sayılmazdı. Eğer o olmasaydı, kafam asla karışmazdı.
"Hoşgeldiniz Bay Park, Bay Min."
Çalışanlardan biri bizi kapıda ağırlamış ve içeri buyur etmişti. Buraya gelirken ne giymem gerektiğini normalden fazla düşünmüştüm ama sonuç hüsrandı. Yoongi yanımda blazer bir ceketle içerideki süslü zengin çocuklarının klasik bir kolej çocuğu duruşlarına biraz daha uyumluydu. Ben değildim.
Kendimi üzerime dönen bakışlar yüzünden rahatsız hissetmeden edememiştim. Ellerim birbirine çarpmış etrafıma garip bakışlar atmıştım. Burası insan kaynıyordu ve ben çok... Pembeydim.
Hayır, utangaç biri değildim. Fevri çıkışlarım ve özgüvenli hareketlerimle tanınırdım. Bazen okula eteklerle gider bazende gerçek bir beyfendi gibi takılırdım. Kafama nasıl eserse canım ne isterse onu takar takıştırırdım. Yine de geçmiş olsun ziyareti için biraz fazla göze batıyordum anlaşılan.
Kırmızıya boyamak istediğim saç boyam tutmamıştı ve soluk bir pembeye dönmüştü. Saçımı neden boyadığımı başta kendime itiraf edemesem de bunun dikkat çekmek istemekle ilgili olduğunu biliyordum. Şeytanca gelebilirdi kulağa ama Jeon'un başına gelenleri kendi aleyhime çevirmek isteyen bir ses beynimi kemirip duruyordu.
Dikkatini çekmek istiyordum.
"Minie, yüzümde bir şey mi var?"
Yoongi'ye sorduğum soruyla gözleri kısılarak küçüldü. Yüzünde her zamanki saf gülüşü asılıydı. Eliyle, hafifçe havaya kaldırdığım ve iki yana ayırdığım saç tutamlarından kaçan bir teli ait olduğu yere sıkıştırıp nazikçe çenemi okşadı.
"Peri gibisin Jim."
Samimi gülüşü dudaklarımda bir kıvrılmaya sebep oldu. Ellerimi birbirine kenetleyip minik adımlarla onun ardından adımlarına eşlik ettim.
Geçmiş olsun partisi için hazırlanmış büyük hediye paketleri köşesinin tam karşısında Jeon'un uzanması için hazırlanmış bir köşede yatıyor olduğunu görmüştük. Eline tutuşturulmuş çiçeklerle bir, yüzünde yorgun tebessümle yanına gelen insanlara teşekkür ediyordu. Şöyle dönüp bir baksanız sahiden şanslı bir çocuktu.
Yoongi bizim için açılmış boşluktan geçerken peşi sıra onu takip ediyordum. Yatağın yanına geldiğinde hemen arkasında gülümser bir ifadeyle duruyordum.
"Geçmiş olsun Kookie. Daha iyi misin?"
Yoongi'nin sevecen tavrına karşılık ağlar gibi bir ifade yüzünde belirdi. Canının acıdığı belliydi. Elindeki çiçekleri bir kızın eline tutuşturup hafifçe hareket edip doğrularak oturuşunu düzeltti.
"Daha iyi olmaya çalışıyorum."
Sesi, göründüğü kadar keyifli çıkmamıştı. Fırsattan istifade Yoongi'nin omzunun üstünden sokulup gülümsedim.
"Geçmiş olsun Jeon. Umarım hemen ayaklanırsın."
Hiçbir şey söylemedi ve bu garipliği tek fark eden ben değildim. Ortama bir sessizlik çöktü. Ağırlığımı bir diğer ayağıma verip etrafa göz atmak için hareket ettiğimde arkamdaki bedenden haberim dahi yoktu. Onu hissetmemiştim bile.
Aramızdaki korkunç yakınlığa bana baktığı birkaç santimlik yükseklikteki alana bakakalmıştım.Kokusu neredeyse mırıldanmama sebep olacaktı. Siyah deri ceketi ve dar kotuyla, benim pembe şifondan süslü gömleğimle olduğumuz yere göre ikimizde çok uyumsuzduk buraya. Elleri iki yana sallanmış tıpkı benim yaptığım gibi bu yakınlığa manasız bir bakış atıyordu.
"Hoşgeldin Park." diye fısıldadı.
Sesi, tüm şeytanlarıma hutbe okuyordu.
Bana göre orada bizden başka herkesin normal olarak tanımlayacağı bu konuşma fazlasıyla kanımı kaynattı. Adımı dudaklarından hiç duymadığım gerçeği bir kez daha tam da orada yüzüme vurmuştu. Bugüne kadar neredeyse hiç muhabbetim olmayan bu kişiye dair içimde körüklenip duran, kendi kendine gelin güvey olan bu histen nefret ettim.
Bakışlarının üzerimde ilk kez bu kadar çok oyalandığını garipsemiş, ne yapacağımı ise bilemeyerek bakışlarımı ayırıp cevap bile vermeden oradan kaçmayı seçmiştim.
Dışarıdan sadece rahatsız olduğum için oradan gitmiş gibi gözükeceğim bu eylemimin bir şeyleri kökünden değiştireceğini hayal dahi edemezdim.
📌p' notu;
pörpıl, sizi seviyor