[pörpıl, keyifli okumalar diler.]
^Buraya kadar gelenler lütfen oylamalarınızı kontrol edin (:)Merak etmeyin, duyduğumu doğrulamak için doğru tepkiyi vermiştim.
"Ne Kim'i? Ne varisi? Hangi varis? Hangi Kim? Ne?"
Sorularım ardından sesimin giderek tizleşmesi ve kızarmaya başlamış olmam yalnız sıcak hava yüzünden değildi. Ellerimi ellerinden çekmiş istemsizce geri doğru adımlamıştım.
"Jiminie, sen her zaman uslu bir torun oldun hayatım. Üstelik benim gözbebeğimsin. Ben düşündüm ki bu sırrı benimle," durakladı. Sesindeki o çaresizliği duymamış olmayı dilerken onu harfi harfine dinledim. "...ölene dek taşıyabilirsin diye umuyordum."
"Babaanne ben sahiden anlamıyorum. Ne dediğini bilmiyorum."
Sesim boşluğa düşmüşüm gibi çıkmıştı dudaklarımdan.
"Dikkat çekmeyelim hayatım yanıma yaklaş ve benimle ortancaların olduğu yere kadar yürü lütfen. Sana anlatacağım."
Nazik yol gösterişi ve kendinden emin cümleleri sebebiyle birazda mecburiyetten onunla yürüyordum. Ellerim stresle birbirine kenetlenmişti ve ensemden bir ısı alnıma alnıma yükselip çekiliyor gibi hissediyordum duyduklarım karşısında.
"Kim Hastanelerinin varisi ve Başkan Kim'in oğlu Kim Seokjin'den bahsediyorum."
Sadece bedenime söz geçirmeye çalışıp derin uzun bir soluk almıştımki konuşmasına devam etti.
"Jeon Jungkook adlı bir oğlanla nişanlanacaklarmış. Öğrendim ben her şeyi. Ailesi nedir ne değildir biliyorum zaten bu yüzden onunla olmanı onu nişana ikna etmeni istiyorum."
Dudaklarım aralanmış sonra ne diyeceğimi bilmeyerek kapanmıştı. Kötü bir kabus gördüğümü düşündüm en başında. Fakat sonra bana bir şey dememi bekliyor gibi bakmıştı.
"Ben, ne diyeceğimi bilmiyorum. Hayat planlarımız çoktan hazır. Bunu değiştiremeyiz ve değiştirmemizi gerektirecek sebep ne? Babaanne aklından ne geçiyor? Açık ol."
Gözleri etrafı taramış biraz daha yanıma sokularak gülümser gibi bir ifadeyle fısıldamıştı.
"Dedenin vasiyet mektubunu buldum. Babanı evlatlıktan men edip tüm haklarını sana devretmemi istediğini yazmış. Sen akıllı bir oğlansın," dedi ellerimi sıkmış içten bir gülüşle bana bakmıştı "...elbette karşılık olarak tek istediği onunla nişanlanman."
Dünya gözlerim önünde yoktan var edilse bile inanmayacağım bu sözler karşısında nutkum tutulmuş, hayallerimin ötesinde beni birincil elden onun kollarına itmeyi arzulayan babaannemin gözlerine uzun süre öylece bakakalıp derin bir iç çekmiştim. Dudaklarım arasından çıkanlara karşı beni sıkıca kucaklaması tuhaf şekilde beni doğrı hissettirmişti.
"Ne yapmamı istiyorsun?"
༊*·˚
"Bugün babaannenle çok güzel vakit geçirdin öyle değil mi Jimin?"
Annemin sorusu düşüncelerimden sıyrılmama sebep olmuş eve dönüş yolumuzu izlediğim pencereyi hafifçe kapamama sebep olmuştu. Yüzümdeki gülümseme büyümüş hafifçe başımı sallamıştım. Babam dizime vurup kahkahalar atmaya başladığında dediklerine göz deviriyordum.
"Biricik torununa vereceği arazileri anlatmıştır bol bol."
Böyleydi işte. Annem daha anlayışlıydı babama göre. Babam çokça para ve hesap kitap yapan o ruhsuz adamlardandı. Dedemin altı ay önce vefat etmesinin ardından sadece beş altı gün geçmişti ve babam babaanneme o malum soruyu sorarak kadının acısına acı koymuştu.