[pörpıl, keyifli okumalar diler.]
Pazartesi günleri her zaman en yoğun olan okul günüydü. Eğer bizimki gibi bir okulda öğrenim görüyorsanız muhtemelen stresinizin normal bir öğrencininkinden iki katını çekiyor olurdunuz.
Malum kulüp toplantıları, mezuniyet balosu nezaket dersleri ve aile toplantılarından bahsetmiyordum bile. Üzerine bu hafta sınav haftası olduğundan sınıflar arası koşuşturma üst düzeydeydi.
Öğle arasında Taehyung ile korudaki konuşmamızdan sonra koşarak matematik sınıfına girmiştim. Taehyung fizik dersine gitmişti ve ben oturduğum yerden onun Yoongi ile konuştuğunu görüp telefonumla oynamaya devam etmiştim.Ancak bu vücudumda birinin bakışlarını hisseder gibi olana dek sürmüştü. Kafamı kaldırdığımda yanımdaki sıradan birinin kalktığını görmüş bakışlarımı merakla gelen kişiye çevirmiştim.
Daha demin dakikalarca onun hakkında konuşmuş olsamda sahiden karşımda görmek istemsizce yerimde kımıldanmama sebep olmuştu. Ellerim saçlarımdan stresle geçmiş tuhaf bir gerginlikle yüzüne bakıyordum.
Konuşmadı ve sadece yarım metre ötemdeki yere oturup defter kalem çıkardı. Kalabalık sınıftaki sesi, öğretmenimizin adım sesleri kesmiş kısa süre sonra ders başlamıştı. Yoklama kağıdı sınıfı dolaşırken Jin'in başka bir kağıdı yoklama kağıdının altına koyup bana uzattığını görmüştüm. Yoklama kağıdından kurtulup verdiği kağıdı açtığımda bakışları ifadesizce tahtadaydı.
'Yeni saçlarını kutlayalım. Çıkışta C kapısında ol.'
Karnım kasılmış istemsizce dudaklarımı birbirine bastırırken kağıdı yırtmış bilerek düşürdüğüm kalemi almak için eğilirken ayakkabısının beyaz ucuna bir gülücük işareti çizerek hemen doğrulmuştum. Dersin geri kalanı boyunca bir kez bile ona bakmamış içimdeki bu heyecanı kamçılayan düşüncelerle kesik bir iç çekmiştim. Dersi dinlemem gerektiğini biliyordum ama aklım tamamen Taehyung'un söylediklerindeydi.
"Onu kendine aşık etmezsen bu boktan durumdan sıyrılamazsın Jim," demişti tamamen ciddi bir tonlamayla "...ya onu kendine aşık edeceksin ya da ülkeden falan kaç çünkü başka yolun yok kardeşim. Geçmiş olsun."
Harfi harfine haklı olduğunu biliyordum. Ancak Kim Seokjin'in bana aşık olmasını sağlamak kulağa delice geliyordu.
Asla nişanlısından ayrılıp benimle olacak biri değildi. Kaldı ki bunu düşünmek bile içimi parçalıyordu. Tuhaf şekilde vicdan yapıyordum ve Yoongi'yi düşünüp duruyordum. Öte yandan emir büyük yerden geldiğinden maalesef Yoongi düşündüğüm son kişi listesine girmekteydi.
Bencildim.
Kendimi, ailemi ve soyadımı düşünüyordum.Babaannemin, dedemin vasiyetini omuzlarım üzerine bir yük olarak bırakmasından dolayı gergindim.
Her ne kadar konu işin sonunda Jin'in parmağına yüzük takmakla ilgili olsada ben hala reşit olmayan basit bir ergen olarak tüm bu süreçten deli gibi korkuyordum. En kötü yanı ise benim kadar kendinden emin birisinin Jin söz konusu olduğunda 'onu kendime aşık falan edemem' temalı düşüncelere çoktan kapılmış olmasıydı.
Sahiden, onu nasıl kendime aşık edebilirdim ki? Hiçbir bok onun gibi bir adamı kendime aşık etmeye yetmezdi. Güzel bir yüzden, kıvrımlı bir vücuttan fazlasına ihtiyacım olduğu ortadaydı. Jeon'dan ayrılması üzerine benimle nişanlanmasını sağlayacak şey aşktan öte bir bahane isterdi.