16.Bölüm - Tuzak

197 28 17
                                    

Tekrardan yapabileceğim bir şey olmadığını anlayarak Anastasia’nın olduğu odaya girdim. Öylece bağdaş kurup mutluca oturuyordu. Hiçbir şey olmamış gibi oturuyordu. Ne kadar zoruma gitse de mecvurduk, hepimiz. Önemli olan hafızasını kaybetmiş olması değildi benim için, önemli olan mutlu olmasıydı.

Gülümsemeye çalışarak yanındaki sandalyeyi hafif bir gürültüyle yanına çektim. Oturarak dirseklerimi diz kapağımın önüne koydum, ellerimi birleştirerek Anastasia’ya baktım. Melek kadar güzel bir yüze sahipti. İnce yüz hatlarını ezberlermişcesine inceliyordum.

“Nasılsın?” diye sordum sesimin iyi çıkmasını sağlamaya çalışarak. “Daha iyi misin?”

“Ah, evet. Sadece biraz başım ağrıyor.” elini başına götürerek dudaklarını büzdü. “Bu da yakında geçer.”

Tekrar gülümsediğinde, gülümseyerek yanıt verdim. Odaya resmen dalan kişiye sinirle baktım. Ne işi vardı burada? Anastasia’ya zarar vermek için mi gelmişti yine? Onu bunu bilmem ama hafızasını kaybetmesi eline büyük bir koz olarak geçebilir.

“Minah?” diye şaşıran ifadeyle baktı ona. Ne yani, hatırlamış mıydı? “Çok özlemişim seni.”

Kollarını açıp dudaklarına kocaman bir gülme yerleştirdiğinde, hâlâ olayın şokunu atlatamamıştım. Nasıl olurdu da Minah’ı hatırlamasına rağmen bizi, en yakın arkadaşlarını hatırlayamazdı?

Minah ise önce bana attığı sinsi bakıştan sonra amacına ulaşmış gibi sırıtarak Anastasia’ya sarıldı.

“Ah, canım arkadaşım Anastasia, ne kadar da özlemişim seni.” bunu derken özellikle gözlerime bakması beni daha da sinir ederken, Anastasia Minah’ın kollarından ayrılarak bana baktı.

“Bak, en yakın arkadaşım Minah.”

“Biliyorum.”

“Siz tanışıyor musunuz?”

“Evet, kendisi en iyi arkadaşım olur.”

Koca bir yalan söylemiştim. Daha fazla dayanamayarak sandalyeyi arkaya doğru büyük bir gürültüyle ittim. Önce Minah’ın sonra da Anastasia’nın gözlerine bakıp odadan hızlı adımlarla çıkmaya çalıştım.

Kapının kulpunu tuttuğum sırada yine o ses arkamdan bağırdı, omzumun üzerinden ona baktım. Çünkü Minah’ı bir daha görmeye cidden tahamülüm yoktu.

“Alex?” diye sordu Anastasia. Sesi bile çok keyif vericiydi. “Bir sorun mu var?”

“Kantine gideceğim.”

Söylediğime bir şey demedi. Zaten ne diyebilirdi ki? Resmen kestirip attım. Böylesi iyiydi, fazla konuşursam onu sevdiğimi anlayabilirdi. Aslında içimdeki sevgiden çok daha garip bir his. Sevmekle sevmemek arasındaki saydam nokta. Ne olduğu belirsiz garip bir duygu, önemseme duygusu, umursama duygusu, benimseme, sahiplenme duygusu, yakın olma duygusu, her gün daha fazla isteme duygusu...

Başka ne denebilir? Nasıl tarif edilebilir?

İştahımın olmadığını biliyorum, nasıl Anastasia bu durumdayken özellikle de yanında MİNAH varken yemek yiyebilirdim? Ne kadar saçma. Umursamazca bir davranış.

Eski Anastasia’yı özledim ben, bana derdini anlatıp çok konuşan Anastasia’yı...

ANASTASİA’DAN.

Minah:

“Aslında bir ara uzun uzun konuşsak iyi olur. Seni burada bırakmak tabiki de istemem Anastasia, ama derse yetişmeliyim. Bilirsin, dersler önemlidir.”

“Ah, tabiki Minah. Önemli değil daha sonra da konuşuruz.”

Kalkıp gittiğinde onu daha önce ne kadar özlediğimi fark ettim. Oysa ki ne iyi kızmış Minah. Minah beni Eddy’den korumuştu sanırım.

Tekrar yatarak gözlerimi kapattım.

ALEX’DEN.

Hâlâ inanamıyordum olanlara. Yaşadıklarımıza. Belki ileride Anastasia da beni sevecekti. Belki bir umut ışığım vardı. Ama bu umut ışığını yıkan Anastasia değil, bendim.

Başını çarptığı zaman yanında olmalıydım. Belki o zaman kurtulabilirdi. Yaşanamamışlıklarımız için hatta yaşanamayacaklarımız için kalbim çok acıyor.

Bir yandan onu kaybetmiş gibi hissederken, diğer yandan gülüşüyle 'ben gitmedim buradayım.' mesajı veriyor.

Çarpan kişiye baktığımda yüz ifadem tekrardan somurttu.

“Minah, Minah. Karşıma çıkma artık yeter.”

“Şşşhh.”

Elini yanağıma koyarak yüzüme yaklaştı.

“Ne yapıyorsun?”

Öpmeye başladığında şaşırmıştım ne olduğunu anlayamadan ittim.

“Kendine dikkat et eğer bir daha yaparsan...”

“Ne yaparsın?”

Al işte. Minah’tı bu, tabiki aklı şeytanlığa çalışacaktı

“Lanet olsun Minah git buradan!”

“Hey, laflarına dikkat etmelisin sevgilim.”

“Pardon? Ne zaman sevgiliydik biz?”

“Hiçbir zaman, ama ben istediğimi alırım.”

“Öyle mi? Ne yapacaksın yine?”

“Çok şey sevgilim, çok şey.”

“Neyden bahsediyorsun sen?”

Derin bir nefes alarak tekrardan konuştu

“Diyorum ki, sevgilim olacaksın sevgili Alex Darry.”

“Niyeymiş o?”

Alaylıca sordum, en fazla ne yapabilirdi ki?

“Bence beni bu kadar küçümseme. Sevgilim olacaksın diyorsam olacaksın. İstediğimi alırım çünkü Anastasia artık en iyi arkadaşım. Ona zarar versem benim olur musun? Tabiki.”

“Ona dokunma Minah.”

Dişlerimin arasından tısladığımda cidden fazlasıyla şaşırmıştım. Nasıl bir anda bu kadar ileri gidebilirdi?

“Naparsın? Şikayet mi edersin?”

Koşarak Anastasia’nın kaldığı odaya girdim. Uyumuyordu.

“Anastasia, konuşmalıyız.”

“Sorun mu var?”

“Minah ile bir daha görüşme. O çok kötü ve sana zarar ver-”

“Nasıl böyle konuşursun Alex? O benim en yakın arkadaşım. Onunla her şeyimi paylaşıyorum ben. Senden bile.. Daha yakın işte.”

Daha yakın daha yakın..

Bu ses beynimde yankılanıyordu. Kalbime bir ağrı girdi, boğazım düğümlendi. Minah mı iyiydi? Kahretsin bu kadar yüzsüz, hatta iki yüzlü bir insanın tuzağına düşecekti. Onu nasıl kurtaracaktım?

Ayağa kalkıp hızlıca çıkışa yöneldim. Minah’ın kolundan tutup kendime çevirdim.

“Kabul ediyorum.”

“O zaman dudaklarının tadına tekrar bakabilir miyim SEVGİLİM?”

Kırmızı DokunuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin