KARAKUŞ - ATEŞ

15.1K 893 574
                                    

Buraya başladığınız tarihi bırakın.

...

Araf.

Cennete ya da cehenneme ait olamazsan araftasındır derler.

Benim arafım Mirza'ydı.

Bana ilk tanıştığımızda cehennemi yaşatan adam zamanla bana cennetin güzelliklerini sundu. Onu tanıyana kadar aşkı bildiğimi sanardım. Oysa ben aşkı Mirza ile tatmıştım. Aşk hem iliklerine kadar acı çekmek hem iliklerine kadar mutlu olmaktı. Mirza ile acılı bir mutluluğumuz vardı. Başımıza öyle şeyler gelmişti ki biz mutluluğumuzu da aşkımızı da hiç bir zaman tam yaşayamadık.

Ama birbirimizden de hiç vazgeçmedik. Benim için Mirza'nın canı hep bir adı öndeydi. Mirza'ya göre de benim canım hep bir adım öndeydi. Belki de birbirimiz için ölmeyi de öldürmeyi de göze alacak kadar aşık olmasaydık ikimizden biri hayatta olmayacaktı. Öleceğimi düşünmeden önce ona hiç bir zaman normal bir ilişkimizin olmadığını, onunla normal şartlarda normal bir ilişki yaşamak istediğimi söylediğimi hatırlıyorum. Bu hayatı hiç bir zaman istemedim. Tercih de etmezdim. Bana bir seçim hakkı verilseydi hayatımda büyü, lanet, düşman hiç bir şey olmamasını normal bir hayat yaşayıp Mirza ile normal şartlar altında tanışmayı dilerdim. Her normal genç gibi onu evime çağırıp ailemle tanıştırmayı, hafta sonu planları yapmayı. Birbirimizin hayatı için endişelenmeden birbirimizi kurtarmaya çalışmadan normal insanlar gibi hayat geçirmeyi.

Şimdi bilmediğim bir yerde yolumu kaybetmişken tek istediğim ona kavuşmaktı. Büyü ile ya da büyüsüz. Önemli değildi.

Uzun beyaz bir koridorda ilerlerken her yer o kadar beyazdı ki gözlerim acımaya başlamıştı. Nerede olduğum hakkında bir fikrim yoktu. Loya'ya o büyüyü yaptıktan bedenimde bir elektrik akımı hissetmiştim ve gözlerimi kapattığımı hatırlıyordum. Açtığımda ise şimdi buradaydım. Ölmüş müydüm ? Arafta mıydım ? Parmağımda yüzüğüm yokken Mirza'ya seslenemiyordum. Bileğimdeki simgem hala yara halinde olduğundan Aleksi'ye ulaşamıyordum. Buraya nasıl geldim, bilmiyordum ve korku yavaşça bedenimi ele geçirmeye başlamıştı.

"Alisa Mercan" dedi arkamdan bir ses. Bu sesi tanıyordum. Bu lider periydi. Şeytan Tapınağı'nın lideri. Arkamı döndüğümde onu gördüm. Buraya nasıl gelmişti ya da ben Şeytan Tapınağı'nda mıydım ? Sanmıyordum. Şeytan Tapınağı'nda böyle beyaz bir koridor yoktu. Peki ya Lilith ve Loya neredeydi ? Loya'yı gerçekten öldürebilmiş miydim ?

"Sen..." dediğimde elindeki mızrağı sıkıca tutarak yaklaşmaya başladı. "Neredeyim ben ?"

"Bedel odasındasın" dediğinde donup kaldım.

"Ne demek istiyorsun ?"

"Ölüm büyüsünü çaldın" dediğinde bir adım geriledim. "Tapınağa bir bedel bırakmadan dışarıda kafana göre o büyüyü kullanabileceğini mi sandın ?"

"Loya da yaptı" dedim itiraz ederek. Duru'nun cansız bedeni gözlerimin önünde canlandı. "Bir Siren'e ölüm büyüsü yaptı."

"Loya o büyüyü ilk kez yapmıyor" dedi üzerime gelmeye devam ederek. "O büyüyü almaya geldiğinde zaten bedelini bırakmıştı. Bir kere bedel ödeyen o büyüyü istediği kadar kullanabilir. Sen bedel ödemeden o büyüyü kullandın. Şimdi buradasın."

Yutkunarak çevreme baktım. Beyaz duvar, beyaz zemin, beyaz taban... Buradan çıkış yoktu.

"Benden ne istiyorsunuz ? Hava gücümü mü ? Ateşimi aldınız zaten."

"Hayır" dedi yavaşça sırıtarak. Bu oldukça sinsi bir sırıtıştı.

"Yüzük ben de değil" dedim elimi kaldırarak. Nerede olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Canlı mıyım ondan bile emin değildim.

KARAKUŞ - 2 "ATEŞ"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin