14. BÖLÜ M

3.8K 372 55
                                    

Pelerinimin şapkasını başıma geçirip gözlerime kadar indirdikten sonra başımı yere eğdim. Pelerinimle üzerimi tamamen örtmüşken hızlı adımlarımı akademinin içerisinde ilerlettim. Bu ayda bu kadar kalabalık olmaması gereken akademi beni şaşırtmış ve yeteri kadar da germişti. Hamile olduğum fark edilirse kesinlikle dikkat çekerdim ve yüzümü görmek isterlerdi. Kütüphaneye doğru yol alırken buradan Şeytan Tapınağı'na bir geçit açıp açamayacağımı bulmam gerekiyordu. Aksi halde kanatlarım beni taşımazlardı ve benim başka şekilde Doğu yakasına ulaşmam gerekirdi. Ve ben ne yazıkki bir B planı düşünmemiştim. Ayrıca bu işi bugün halletmem gerekirdi. Aksi halde Mirza yokluğumu anlardı.

Kütüphaneye girdiğimde bir iki masa dışında boş sayılırdı. Onlar da neyseki geldiğimi fark etmemişlerdi. Gizlenme büyüsünü artık tek başıma yapamıyordum çünkü gücümü bebeğimle paylaşıyordum. Bu da beni eskisinden güçsüz kılmıştı. Raflarda bakışlarımı gezdirirken çabuk olmam gerektiğinin farkındaydım. Bir sürelik araştırma sonucunda istediğim kitabı bulduğum an bir gürültü koptu ve bunu beklemediğim için yerimde sıçradım.

"Sana demiştim Defne. Benimle uğraşmamanı o eski Yeliz olmadığımı söylemiştim."

Esmer isminin Yeliz olduğunu öğrendiğim kız hemen önünde yere düşmüş olan sarışın kızın -ismi sanırım Defne'ydi- önünde dikilirken bağırıyordu ve sarışın düşerken yanındaki sandalyeyi de devirmişti. Yine de gururlu durmaya çalışarak ayağa kalktı. Kaşları çatıkken bu durumu kendine yediremediği belliydi. "Sırf ölümsüz oldun diye benden üstün olabileceğini mi sanıyorsun ? Ben bir kaplanım. Özelim. Sıradan bir cadı beni ezemez."

Yeliz sinsice güldü. Bir eliyle Defne'yi hafifçe itti. "Sen çok eskide kalmışsın güzelim" dedi dalga geçerek. "O bahsettiğin hikaye eskide kaldı." Bu kez iki eliyle itti Defne'yi. Defne yalpaladı ama düşmedi. "Artık bizim cadı ve büyücülerin devri başladı." Ellerini kaldırdı. Büyük bir büyü toplayarak Defne'ye saldırdığında Defne yukarı sıçrayarak kurtuldu. Bedenini bir ışık dalgası çevreledi ve bir kaç saniyede büyük bir kaplana dönüştü. Yeliz bunu bekliyormuş gibi sırıttı. Kaplan dişlerini gösterdiğinde kütüphanedekiler korkuyla kapıya doğru ilerlediler. Kaplan Yeliz'e atıldığında Yeliz onu sakince bekledi. Ellerini öne uzattı ve kaplanı ağzından yakaladı. İrileşmiş gözlerimle olan biteni izliyordum. Yeliz'in irisleri siyaha döndüğünde dudaklarım aralandı. Kaplanı bir bez bebekmiş gibi kenara savurduğunda kaplanım çarptığı masa devrildi. Kaplan tekrar atağa geçerek bu kez Yeliz'in koluna pençe attı. Önce derinin yırtılma sesini duydum midem ağzıma geldi. Ani bir kan akışı yere kadar uzansa da bir kaç saniye içinde pençe izleri Yeliz'in kolundan kayboldu. Ellerini uzattı. Büyülü kelimeleri söyledi. Kaplanı duvara fırlattı. Ve tekrar tekrar fırlattı. Duvarda kan lekeleri oluşmaya başladığında kaplanın da hareketleri kesilmişti. Bir adım attım ama sonra durdum. Bu halde çıkamazdım. İfşa olamazdım. Sessizce kütüphaneden çıkarken yüzümde dehşetin izleri vardı. Bu nasıl olurdu ? O kız ölmüş olabilir miydi ? Reina'da cinayet işlenmiş olabilir miydi ? Siyah irisler... Bu tamamen kara büyü etkisiydi. Çok açıktı. Demek birbirlerini öldürebilece boyuttaydılar. Peki Doğu ve Destina. Onlar da birilerini öylesine öldürebilirler miydi ? Benim bu durumu acilen çözmem gerekiyordu.

Sessiz bir köşe bularak ve kütüphanede olanları düşünmemeye çalışarak kitabı karıştırdım. Şeytan Tapınağı'na kendi imkanlarım dışında gitmemin bir yolu yoktu. Bir uçan araç bulmam gerekiyordu ve bunun için Ay Sokağı'ndakilerden yardım almalıydım. Ama sokağa girdiğim an Mirza'nın haberi olurdu. Bu yüzden kamufle olmam gerekiyordu.

Aklıma gelen en pratik şeyi yaptım. Pelerinimden bir parça kopararak peçe yaptım ve beni gizlemesini umdum. Okul sınırlarından çıkmak benim için zordu bir şekilde halletmiştim. Karnıma arar ara saplanan ağrıları görmezden gelerek Ay Sokağı'nın yolumu tuttum.

KARAKUŞ - 2 "ATEŞ"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin