1.2

102 10 52
                                    


  Yuta gerçekten de dediğini yapmış ve önünü göremeyecek kadar sarhoş olmuştu.

  Ben ve Taeyong onu eve götürmeye ikna etmeye çalışırken tıpkı Yuta gibi olan Chija, Jaemin'e yazdığı şiirleri okuyor ve bir tepki bekliyordu. Sıkıntı şuydu ki, şiirleri Jaemin'e değil Daegal'e okuyordu.

  "Jaemin, hayatım senin saçların ne ara bu kadar aktı da beyaz oldu? Ay yoksa yaşlandın mı, hayır ya. Daha gençliğimizi yaşayamadık ne acelen vardı? Annemler benim seninle olmama da izin vermez ki şimdi, arada çok yaş farkı var. Çabuk eski haline dön."

  Chija Jaemin'i dürttüğünü sanarak Daegal'i dürterken zavallı Daegal uzandığı yerden ona masumca bakıyordu. Chija da bir süre sonra onu dürtmeyi bırakarak kendisini yerden yere atarak duygularını zirvede yaşamaya devam etti.

  Yuta'yı zar zor kaldırarak yürümesine yardımcı olduğumuzda ancak dış kapıdan çıkabilmiştik fakat bütün ağırlığını bana bırakarak sürünüyordu resmen.
 
  "Eğer biraz daha ağırlığını üstüme verirsen seni merdivenlerden yuvarlayarak indiririm."

  "Hıaağğğ yuvarlanma yarışı mı yapacağız? Ben hazırım, topaç gibiyim ben bakın."

  Yuta dediğim şeyi başka bir yerlerinden algılamayı seçti ve kendisini yere atarak bacaklarını kendisine çekerek yuvarlanmaya hazırlandığında Taeyong da onun kendisini yuvarlama çabasını engellemeye çalışıyordu.

  "Yua! Sarhoş adama ne diyeceğini seçemiyor musun? Yuta, kardeşim delirtme beni kalk ayağa. Yuvarlanma yarışın beyaz ışığı görmekle bitmesin."

  "Ya bırak yuvarlanmayı çok istiyorsa yuvarlansın. Kalk gidelim biz, uykum var benim."

  Taeyong, kenarda dikilerek onları izleyen bana ters ters baksa da pek umrumda olduğu söylenemezdi.

  "Burada bekleyin ben Kun'u çağırıp geleceğim. Bu herifle ikimiz başa çıkamayız. Yua sakın yuvarlama bak çocuğu, hapse falan girmek için çok gencim."

  "Hapse girmek için en güzel yaşlar genç yaşlardır."

  "Gezmeye mi gidiyoruz? Ama ben hazırlanamadım ki, en sevdiğim gömleğimi bile alamadım."

  Yuta aniden konuşmamıza dalarak ağlamaya başladı. Üstüne bir de kendisini tamamen yere bırarak ayaklarını zemine vurmaya başladığında kafayı sıyırmama son dört saniye kadar bir süre kalmıştı.

  "Geri zekalı tepinmeyi bıraksana. Yahu dursana gitmiyoruz bir yere falan. Eğer tepinmeye devam edersen sağdan bir yerden fırlayacak komşu teyze sayesinde gidebileceğimiz tek yer elimizde tüm eşyalarımızla sokak olacak."

  Her an bir yerlerden fırlayabilecek olan teyzenin korkusundan Japonca konuşarak Yuta'yı sarstığımda yattığı zeminde tepinmeyi bırakarak yaşlı gözlerini bana çevirdi.

  "Aaa sen Japonca mı biliyorsun? Biliyor musun ben Japonum ama Japonca merhaba demeyi bile bilmiyorum."

  Yuta oturur pozisyona geçerek benim gibi Japonca konuştuğunda tam ona karşılık verecektim ki merdivenlerden gelen adım seslerini işittim. Şimdi iki seçenek vardı, ya Taeyong yanında destekle geliyordu ya da apartmandan kovulacağımızın garantisi geliyordu.

  Yuta Japonca bilmediğini düşünerek ağlamaya devam ederken ben korku filmindeymişçesine bir yavaşlıkla kafamı gelen adım seslerine doğru çevirdim. Gelenlerin Kun ve Taeyong olduğunu gördüğümde tuttuğum nefesimi rahatlamışçasına bıraktım.

  "Bu niye ağlıyor şimdi?"

  Kun bıkkınca sorduğunda diğerleriyle uğraşmaktan yorulduğunu anlayabilmiştim.

Cookies And Black BlanketHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin