11

804 78 84
                                    


Namjoon'dan...

"Ben erkeklerden hoşlanıyorum." Seokjin'in söylediğiyle kafamı kaldırıp ona baktım, bunu zaten biliyordum.

"Biliyorum." Gözleri kocaman açıldı. Düzeltmeye çalıştığım çarşafı bırakıp bedenimi de ona döndürdüm ve gözlerimi onun gibi açarak gülümsedim.

"Sabah uykulu halinle beni öpmeye çalışıp, erkek seviyorum diye mırıldanıyordun." Cümlemi zar zor tamamlarken dayanamayıp gülmeye başlamıştım. Utançla odadan çıkmaya çalışınca ona yetiştim ve kolundan tutup kendime çevirdim.

"Ben de."

Duraksadı ve dudakları hafif aralandı, gözlerim bir anlık oraya kayınca hemen çektim bakışlarımı.

"Sen de?" Elimi saçlarına götürüp, karıştırdım ve bir cesaretle ona yaklaştım.

"Ben de erkek seviyorum." Dayanamayıp tekrar gülmeye başlamıştım, sabahki halini düşündükçe gülmem şiddetleniyordu.

"Oha artık sana potansiyel koca gözüyle bakacağım." Onun rahat rahat kurduğu bu cümle gülen beni öksürük krizine sokmuştu. Odadan çıkıp kapıyı arkasından çarpınca elim kalbime gitti ve heyecanla etrafıma bakındım.

"Ben de ona o gözle mi bakmalıyım?" Yüzümde oluşan sırıtışı bırakıp kapıya yöneldim ve dışarı çıktım. Yemekhaneye girince gördüğüm görüntüyle duraksamıştım.

Herkes buradaydı. Tae ve Yoongi yemek hazırlarken Jimin ve Jungkook masayı hazırlıyordu.

Bu soğuk, gri yeri ilk kez sevmiştim, gözümde canlanan görüntüyle gülümedim. Buradan çıkınca altımız beraber bir eve çıkmalıydık.

"Namjoon." Seokjin'in seslenmesiyle arkamı dönecekken birden üstüme çöken ağırlıkla ellerim Seokjin'in bacaklarını tutmak için arkaya gitti. Yine sırtıma atlamıştı. 

Zor da olsa dengeyi sağladığımda gülümseyip Yoongi'ye bağırdı.

"Taehyung'a yaptırsana bunu, oç." Ettiği küfürle gülmeye başlayınca dengemi kaybetmiş ve onu düşürmüştüm. Homurdanmaya başlayınca hemen oradan uzaklaştım ve mutfak kısmına girdim.

"Tae ne yapıyorsun?" Oturduğu tezgahtan kalkıp elindeki ekmeği bana uzattı, Yoongi bir şeylerle uğraşırken onun böyle rahat olmasına gülüp elindeki ekmeği aldım ve yerine koydum.

"Tae bana bir tabak getirir misin?" Hemen önümden çekilince daha fazla bu karmaşanın ortasında durmaktan vazgeçip masanın olduğu bölüme geçtim. Jungkook ve Jimin karşılıklı oturmuş, öyle boş boş birbirlerine bakıyordu. Onların bu garip bakışmasını es geçip tam karşıma oturan Seokjin'e döndürdüm gözlerimi.

Kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu, onu böyle görmek bile gülümsememe neden olmuştu. 

"Yemek geliyor." Taehyung'un elindeki koca tabağı görünce hepimiz gülmeye başlamıştık. Yaptığı tek şey tabak getirmek olduğundan oldukça gösterişli olanları seçmiş olmalıydı.

Taehyung otururken Yoongi masanın başında dikildi hepimize göz gezdirip boğazını temizledi.

"Bu müthiş tabak  ve yediği ekmekler için Taehyung'uma, pardon Taehyung'a teşekkür ederim." Sanki pot kırmış gibi telaşlanmıştı ama zaten burada hepimiz gözümüzle görmüştük onları. En sonunda tekrardan derin bir nefes alıp elindeki altı kaşıktan birini Taehyung'a uzattı.

"Oturdukları için Namjoon ve Seokjin çiftine teşekkür ediyorum." İki kaşığı bu sefer bize uzatırken gözlerimi kaçırarak homurdandım.

"Çift değiliz şimdi öyle demeyelim de-" Seokjin benim kaşığımı da alıp önüme sertçe bırakınca sustum ve kollarımı birbirine doladım.

"Masa düzeni için Jimin'e ve bu malzemeleri ışınlanarak getirdiği için de Jungkook'a teşekkür ederim." Gözlerimi olabildiğince açarak Jungkook'a döndüm.

"Çok havalısın lan." Utanarak gülümseyince elimi uzatıp saçlarını karıştırdım ve önüme döndüm. Seokjin gözlerini bana dikmiş, öldürecek gibi bakıyordu.

"Ben de gücümü kullandım bu eşyaları mutfaktan getirirken hyung." Jimin'in kıskançlık dolu sesiyle yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. Tam elimi kaldırıp Jungkook'a yaptığımı ona da yapacakken Seokjin aniden kalkıp elini Jimin'in kafasına koydu ve birkaç kere vurdu.

"Aferin sana gerizekalı, elin yok sanki zihninle taşısan noluyor?" Hepimiz gülerek oturmuştuk, Jimin arada sızlanarak kafasını ovuşturduğundan Jungkook her ağzını açışında elini oraya koyup şişkinlik varmış gibi üzülüyordu.

Yemekler bittiği gibi arkama yaslandım ve yanaklarımı şişirdim. Bu malzemeleri çalışanlar için olan yerden almış olmalıydı Jungkook.

"Artık konuşmalıyız." Jungkook'un ayağa kalkması ile minik gürültüler tamamen kesilmiş gözler ona dönmüştü, Jimin'inkiler hariç.

"Hikayelerimizi anlatmalıyız."

--

İki bölümdür geçiştiren ben artık bir sonraki bölümde bazı şeyleri anlatmalı. Nasıl gidiyor peki kurgu? 

Şu akşamki açıklamadan iyi bir şeyler çıksın da ona göre bölüm yazabilirim, şimdilik görüşürüz.

The Game | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin