Jimin'den...
Hepimiz ilk geldiğimiz odada birlikte oturmuş, etrafa bakınıyorduk. Uyandığımız yatakların üstünde oturuyorduk, aramızdaki mesafe oldukça fazla olduğundan kaşlarımı çattım ve önümdeki gözlerimi kapadım.
"İlk önce haber versen keşke." Seokjin hyung'un hayıflanmasına rağmen gülümsedim ve şimdi yatakların birleşmiş haliyle rahatladım. Bu güç mevzusu bazen yararlı olabiliyordu.
"İlk kim başlayacak?" Jungkook hiç olmadığı kadar ciddi ve korkmuş duruyordu. Üşüdüğümü hissederek üstümdeki hırkaya sarıldım.
"Ben başlarım." Yoongi'nin öne çıkmasıyla Tae elini omzuna attı ve kendine çekti. Jungkook'a döndü gözlerim.
Herkese anlatmak istiyordu ama çok zorlanacağı şimdiden belliydi. Yataklar bitişik olduğundan ona doğru kayınca yerime hemen Seokjin geçti, böylelikle Namjoon'a yaklaşmıştı.
Namjoon ve Seokjin yakın zamanda çıkmaya başlayacaklardı, buna adım gibi emindim. Seokjin ne kadar eğlenceli olsa da aynı zamanda kontrolü de bir şekilde elinde tutabiliyordu ve bu Namjoon'un hoşuna gidiyor gibiydi.
Taehyung ve Yoongi zaten fazla güzeldi, beraberlerken onları izlemek bile beni mutlu eder olmuştu. İkisi de suratsızın tekiydi ama özellikle yan yanayken kocaman güldüklerini bilmek ister istemez beni de gülümsetiyordu.
Tekrar Jungkook'a döndüm. Bir bakıma ben de onun için böyle hissediyordum. Yani onun yanında mutluydum garip bir şekilde. Burada kalalı aslında aylar olmasa da hatrı sayılır bir zaman geçmişti.
Özellikle o karanlık yerde beraber geçirdiğimiz saatler beni ona daha da çekmişti.
Yoongi konuşmak için hafifçe öksürürken bir cesaretle yanımdaki bedenin elini kavradım ve eğilip üstüne bir öpücük kondurdum. Jungkook'un eli başta açık kalsa da hemen o da sarmıştı benimkini.
"Yanındayım ben." Gülümsese de anlık gerginliği hala fazlaydı. Kafasını eğdi ve derin bir nefes alıp Yoongi için sustu.
"Ben erkeklerden hoşlanıyorum, yani galiba hepimiz." Hafifçe güldü ve bizim birleşmiş ellerimizi işaret etti. Utansam da daha da sıktım elini.
"Hikaye denmeyecek kadar klasik benimki. Homofobik bir ailem var işte, iyileştirme diyerek beni buraya attılar." Hızlıca kurduklarından sonra eli ağzına gitti ve parmağını ısırmaya başladı. Sinirlerine hakim olmak için uğraşıyordu. Taehyung uzanıp elini kavrayınca hafifçe bıraktı ve kafasını omzuna yaslayıp gözlerini kapadı.
"Sıra en yakışıklıda." Seokjin öne çıkınca hepimiz biraz olsun güldük ve onu izlemeye başladık. Ellerini üstündeki pantolona sürttü ve diliyle dudaklarını ıslattı.
"Annem ve babam boşanıp yeni aileler kurunca galiba istenmeyen çocuk oldum, bunu biliyordum ama bu kadarını düşünememiştim. Şirket sahibi babam beni sattı." Gülüp ayaklarını uzattı ve arkasını yaslandı.
Aslında arkasında bir şey yoktu. Tam düşeceği an Namjoon onu tutunca istemeden de olsa güldüm.
"İntihar etmek için fazla kısa bir yükseklik değil mi Seokjin-ah?" Namjoon'un homurdanmaları geçince alt dudağımı ısırarak Jungkook'u süzdüm. Belki ben de anlatırsam daha çok cesaret toplayabilirdi.
"Benimki de basit aslında, annem ve babam kardeşim için paraya ihtiyaç duyunca postalanan oldum." Beni bu kadar yaralayan gerçeği birkaç basit cümlede söyleyebilmem garibime gitse de rahattım. Tek endişem Jungkook'tu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Game | Jikook
FanfictionKim Sung Woon, tüm halkın defalarca haberlerde gördüğü gizemli bilim insanı, yeni deneyi için devletten izin almayı başarmıştı. ~Jikook, Namjin, Taegi~ 15.10.20/09.04.21