10: i need you to hold on

22.8K 2.2K 979
                                    

Bu eve koşarak ikinci gelişimdi ve kalbimdeki sızı beni dizlerimin üzerine bırakmam için teşvik ediyor gibiydi ama yapamazdım. Bu zamana kadar karşılaştığım acılara karşı kendimi bastırdıysam bunda da bastıracaktım. Gözyaşlarımı tutacaktım ama şuan gözlerimin önünü görmekte zorlanıyor gibiydim. Bayan Jeon birkaç saat sonra geldiklerini haber verdiğinde şehir merkezinin dışına kadar gittiğim yolu nasıl geldiğimi bilmiyordum bile. Dizlerim titriyor, avuç içlerim uyuşuyordu. Bir daha dedim içimden. Bir daha o raddeye gelirsek ben ne yapardım? Nasıl dayanırdı kalbim olanlara? Jimin ilk mesaj attığında o arabaya binişim bile o kadar trajikomikti ki ceketimin bir kolunu giymeyi unutmuştum.

Eşim ve oğlum yoktu.

Sanki her ayrı kalışımızda onların yokluğuyla sınanacakmışım gibi hissediyordum. Öyle korkuyordum ki. Güzeller güzeli eşime bir şey olacak, oğluma bir şey olacak diye. Her gün işten eve yalnız dönsemde Jungkook'un ve Donghyun'un sağlıklı bir şekilde uyuduğundan emin olmadan uykuya dalmıyordum. Yapamazdım. Onlar benim ailemdi. Onlardan ben sorumluydum. Hiçbir şeyi hiç kimseyi onların tek bir saç teline değişmezdim. Onları doyurur kendim aç kalmaya razı olurdum. Benim hayat gayem, yaşama sebebim sadece onlardı. Ya onlar, ya da onlardı.

İçeri girdiğim an gözlerime bakan Bayan Jeon'da mahcup ifadeyi yakalamıştım. Hayır, daha çok suçlu gibi bakıyordu. Göz pınarları dolmuş ve ellerini birbirine sürtüyordu. Göz göze geldikten bir kaç saniye sonra gözleriyle merdivenleri işaret etmiş ve kısık sesle "Uyuyorlar." demişti. O anda anlatmıştım bir şeyler olduğunu. Arkasında kalan Jimin düşünceli bir şekilde koltukta oturuyor ve çenesini ellerine dayamış bir şekilde sabit halde halıya bakıyordu. Biri karışık diğeri gergin oturuyordu. O an onları sorgulamak ve neler olduğunu duymak istedim ama yukarıda sağ olduklarına emin olduğum eşim ve çocuğumu gözlerimle görmeden geçirdiğim saniyeler beni diken üzerinde tutuyordu. Bu yüzden bunu daha sonraya erteledim ve yukarı doğru koştum. Sahi ya, ne zaman gelmişlerdi de uyumuşlardı ki? Bunu da sonraya bıraktım. Düşündüğüm tek şey onlardı.

Odaya daldığımda ışık kapalı ama her zaman ki gibi Jungkook'un penceresinden süzülen sokak lambasının ışığı tam ihtiyacım olan görüntünün üzerine yansımıştı. İşte oradaydılar. Jungkook dizlerini kendine doğru çekmiş hafif öne doğru büzülen aralıklı dudakları ve her zaman öpmeye doyamadığım ufak dolgun yanakları ile uyurken güzel oğlumuz da yanı başında ağzındaki emziği ve iki yana yasladığı küçük yumruklarıyla mışıl mışıl uyuyordu. Jungkook'un bir eli Donghyun'un karnında duruyordu ve sanki oğlumuz bundan güven alıyor gibiydi. Omuzlarım çöktü. Gözlerim doldu. Yavaşça kapıyı onları rahatsız etmeyecek şekilde kapattığımda titreyen çenemle oraya doğru ilerledim. Donghyun'un kokusunun sardığı odada diğer bebeğim tam oğlumun yanı başında uyuyor ve düzenli nefeslerini bırakıyordu. Sağlıklılardı. Bıraktığım gibiydi.

Yavaşça Donghyun'un olduğu kısıma çöktüm ve küçük yumruk yaptığı elini elim arasına alıp dudaklarıma götürdüm. Küçük bir öpücük kondurup bebeksi kokusunu içime çekerken ağzındaki emziği oynatıp hızlı hızlı emdikten sonra yavaşlamıştı ama uyanmamıştı. İşte orada Donghyun'un karnının üzerinde duran elin sahibine baktım. Güzel eşime. Ben ona hep güzel derdim. Başımı döndürecek yakışıklılığa sahipken aynı zamanda gözlerimi ona kilitlemek isteyecek kadar da bariz bir güzelliği vardı. Öyle aşık öyle özlem doluydum ki ona karşı, hiçbir zaman tam anlamıyla doyamamıştım. Her zaman varlığını yanımda aramış, olmadığında bir yanım daima eksik kalmıştı. Az daha kaybedeceğim en güzel eksikliğim.

İnce parmaklarını elim arasına alırken yavaşça öpücük kondurdum eline. Gözlerimi kapattığımda gözümde asılı kalan yaş tam elinin üzerine doğru akmıştı ama uyanmadı. Dayanamadım. Ayağa kalktım ve onun olduğu tarafa yönelip arkasından eğildiğimde doyamadığım kokusunu içime çekip saçlarına ardından yanağına öpücük kondurdum. Yine yapmıştım işte. O iyileşme sürecinde olduğu için ondan istemeden de olsa ayrı yaşıyor, ayrı hayatlar devam ettiriyordum ama en ufak bir şeyde yine onu kollarıma alıyor ve dudaklarımı olması gereken yerlerde dinlendiriyordum. Öyle de yaptım. Dudaklarım boynunda ve yanağında varla yok arasında gezdiğinde yine arkasından sarıldım. Kokusunu içime çektim.

dont forget | taekook✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin