32: let's breathe, like we did at the beginning

13.7K 1K 941
                                    

siz artık yorum falan yapmıyorsunuz küstüm size cidden ben o kadar yoğunlukta bölüm yazıyorum siz hiç yorum yapmıyorsunuz halbuki seviyordum yorumlarınızı okumayı.. neyse finalden önceki bilmem kaçıncı bölüm

umarım seversiniz

🎬

"Taehyung!"

İçeri nasıl koştuğumu bile bilmiyorken Donghyun'u Jimin'in kucağına bırakmış hızla hastaneden içeri girmiştim. Beni gören Taehyung'un doktor arkadaşları ise yüzünde buruk bir ifade ile nereye gittiğimi anladığımdan ıslak gözlerimi gördükleri gibi beni yönlendirdiler. O an koşarken bile aklımdan bin türlü şey geçiyordu. İyi miydi? Ne kadar yaralandı? Nasıl yaralandı? Neden düşünmeden gönderdim onu? Neden aramadım? Taehyung'umdan ne istediler? Kim ve neden yaptı?

Tabii pişmandım. Sormadan soruşturmadan yollamış ve bir daha aramamıştım çünkü Donghyun ile ilgileniyordum. Tam anlamıyla bok gibi hissediyordum. Acaba Taehyung'da böyle mi hissetmişti ben kaza geçirdiğimde? Yoksa daha mı fazlası? Daha fazlasıdır eminim.

Peşimden gelen diğer arkadaşlarım sakin olmam adına seslenip yetişmeye çalışsalar da durmuyor ve eşimi görmek için hızla ilerliyordum. Sarı alanda bulunan odalardan birine girmeden önce kapıda yazan 'Kim Taehyung' yazısı ile hızla kapıyı beklemeden açmış ve içeri girmiştim. En son beklediğim şey ise onu sargılı görmekti.

Yüzüne her baktığımda içim giden Taehyung'un dudağı yaralı, kaşı muhtemelen patladığı için sarılmıştı. Başının bir kısmında neden olduğunu bilmediğim bir sargı vardı ki bu beni daha da endişelendiren etmendi. Aynı zamanda bileği de sarılmış, karnına hastane pikelerinden örtülmüş ve ayağına da değişik bir çorap geçirmişlerdi.

"T..Taehyung.." gözyaşlarım içerisinde yanına koştuğumda serumunu ayarlayan hemşireye kısık sesle verdiği yönergeyi bırakıp bana dönmesiyle hızla yanına koştum. Şükürler olsun ki bilinci açıktı ve yorgun haline rağmen çok enerjik bakıyordu bana. Ya da korkutmamak için güçlü gibi duruyordu çünkü ben onun kadar dayanıklı değildim.

"Tanrım sana şükürler olsun. İyi misin bebeğim? Hm? Çok acıyor mu canın? Kim yaptı sana bunu Taehyung? O adam mı yaptı? Şerefsiz adi pislik. Ne istedi senden anlamıyorum. Ben ç-çok korktum mesajını görünce. Sana bir şey o-olsaydı ölürdü-"  hıçkırığımı kesemesem de yavaş bir şekilde tuttuğum sargılı elini okşamış ve ağlamıştım usul usul. Tabii o uzanıp elimi yorgunlukla öptüğümde gözlerine baktım.

O kadar hayrandım ki ona. Dayanıklılığına. Keşke onun kadar güçlü olabilseydim.

"Jungkook'um. Hayatımın anlamı. İyiyim bak. Turp gibiyim, hiçbir şeyim yok. Hem bir şey olsaydı bana, mesaj atamazdım ki. Korkma tamam mı?" sargılı eliyle gözyaşlarımı silerken onu durdurup sargılı bileğini öptüm usulca. Çünkü bunu benim yapmam gerekiyordu. Ona destek olmam gerekiyordu.

"Taehyung, geçmiş olsun. İyi misin? Yapabileceğimiz bir şey var mı?" diğerleri de odaya girdiğinde hemşire bizim için refakatçi koltuğunu uygun bir pozisyona ayarlamış ve odadan çıkmıştı. Donghyun Jimin'in omzunda emziğini emerek uyuklarken Yoongi gelip Taehyung'u incelenmişti.

"İyiyim iyiyim. Korkmayın sakın. " diyen Taehyung önce diğerlerine bakmış sonra bana dönüp gülümsemişti. Bende usulca burnumu çekip yavaşça kafamı dizlerine koyarken derin bir nefes verdim.

Gece Taehyung gelmeyince az buçuk terslik olduğunu anlamış ve ihtimal vermek istememiştim ama tam arayacağım sırada ondan gelen mesajı görünce nasıl ayağa fırladığımı bilmiyordum.

dont forget | taekook✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin