18: we were both young when i first saw you

21.2K 1.8K 809
                                    

Tarih: 28 Ağustos 2015

Yer: Seul, Gangnam

Saat öğleden sonra 4 sularını gösteriyorken güneşin hala en tepede ve bunaltıcı bir şekilde insanları gölge aramak için kaçış noktası bulmalarına neden olacak bir sıcaklığı vardı. Öyle ki bu sıcaklık kendisine eşlik etmek isteyen rüzgarı bile reddediyor ve günü insanlar için çekilmez kılmak adına elinden geleni yapıyordu. Neyse ki yol kenarlarında sokak hayvanları için bırakılan su ve mama kapları hayvan severler tarafından boş bırakılmıyordu ki bu sessiz yavrucaklar insanlara göre daha az sıkıntı çekiyor ve susuzluklarını gideriyordu. Haftasonu olduğu için Gangnam sokakları oldukça kalabalık, gürültülü ve tabii ki de insan yoğunluğu nedeni ile fena halde bunaltıcıydı. Henüz üniversiteyi yeni kazanan Jungkook ailesi ile Busan'dan Seul'e taşınalı birkaç ay olmasına rağmen kendini dışarı atmak zorunda kalmıştı. Çünkü bu koca şehirde desteksiz bir şekilde okumak oldukça zordu ve kesinlikle ek iş bulup ailesine destek olmalıydı.

Sadece hayatta olan annesine. Babası henüz Jungkook 5 yaşında iken ilik kanserinden dolayı hayatını kaybetmiş ve eşi ile çocuğunu acımasız hayatta yalnız bırakmıştı. Jungkook'un başka kardeşi olmadığı için de tek gayesi annesi ile sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir hayat sürmekti. Üstelik 2 ay sonra üniversiteye başlayacağı için masraflar konusunda annesine yük olmak istemiyordu. Her ne kadar babası olmadığı için annesinin eline idare edecek kadar para geçse de Jungkook kendinde yetişkin olmanın verdiği sorumluluğu hissetmiş ve sadece babasından kalan paraya güvenmek istememişti. Üstelik Busan'dan buraya geleli çok olmadığı için masraflar bitmiş değildi.

Sonuç olarak Jungkook şuan da bu sıcak havada elinde ki broşürlerle oradan oraya koştururken tek amacı elindekileri birilerine satabilmek ve kısa günün karını çıkarıp annesine giderken sıcak çöreklerden almaktı. Tabii bu biraz zordu. Jungkook kimin önüne çıksa kimse ilgilenmiyor, ilgilenen biri varsa da Jungkook cümlesini tamamlamadan bırakıp gidiyordu. Ne vardı sanki çocuğu dinleselerdi? Bir kaç dakika hayattan çalınan bir süre olamazdı, üstelik amaç bu kadar iyiyken. Jungkook, kendine uygun iş ararken lösemili çocuklar için kurulan 'Kansersiz Yaşam Derneği' adı altında bir yer bulmuştu. Yapması gereken tek şey eline verilen broşürleri insanlara dağıtıp onlara lösemili çocuklar hakkında birkaç bilgi vermek ve ola ki gönüllerinden bir şey koparsa bunu alıp kuruma götürmekti. Fakat insanların sabırsızlığı ve umursamazlığı karşısında bu o kadar zordu ki gün sonuna yaklaşmasına rağmen elinde bir sürü broşür vardı. Üstelik zoruna giden ise aynı durumda çalıştığı rakip gördüğü kızın kendinden daha fazla satış çıkarıyor olmasıydı.

Pekala. Jungkook bu konuda tecrübesizdi ama bir şeyleri yaşayarak tecrübe kazanmaz mıydık zaten?

Jungkook derin bir nefes vererek kolunun tersiyle alnını silerken kendinden birazcık iğrenmişti çünkü fena halde terlemiş ve susamıştı. Ne yapacağını bilemez bir halde etrafa bakınırken tekrar elinde ki broşür ile birlikte karşıdan gelen kıza doğru ilerlemiş ve yüzüne samimi olduğunu düşündüğü bir gülümseme yerleştirmişti. ''Merhaba. Birkaç dakikanızı rica edebilir miyim? Sizi temin ederim ki asla pişman olmayacaksınız.'' dediğinde kulağından kulaklığını çıkaran kız Jungkook'a şöyle uzunca bir bakmış ve oflayarak ellerini cebine koyarak kafasını olumlu bir şekilde sallamıştı. Jungkook için bu detay kesinlikle önemli değildi çünkü sonunda biri kendisini dinlemek için durmuştu. Hızlı ve pratik bir şekilde amacını anlatırken kızın biranda çalan telefonu yüzünden duraksamak zorunda kalmıştı ki kız yüzünde ki gülümseme ile Jungkook'u itekleyip yanından geçerken Jungkook'da kaçırmak istemediği bu kızın önüne geçmeye çalışmıştı. 

dont forget | taekook✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin