Annem bana her zaman sevgi, sabır ve zamanın en büyük ilaç olduğundan bahsetmişti. Bende buna inanarak büyüdüm ve bunu mesleğime de yansıttım. Hiçbir hastamı göz ardı ederek konuşmadım. Umursamamazlık yapmadım ve onlara ettiğim yeminin hakkını vererek olması gerektiği gibi davrandım. Kısacası işini aşkla yapanlardandım ama bir noktada terzinin kendi söküğünü dikemediği kısmına gelmiştim. Eşim benim en büyük korkum haline gelmişti.
Jimin'in attığı mesajdan sonra eve nasıl geldim bilmiyorum ama içeri girdiğimde Bayan Jeon oğlumuzu kucağında tutuyor ve gözyaşları içerisinde bana bakıyordu. Sanki tek umutları benmişim gibi. Yukarıdan gelen seslerle merdivenleri üçer dörder çıkmış ve Jungkook'un bekarken kaldığı ve şuanda da kalmak zorunda olduğu odasına ilerlemiştim. Hafızasının yerine gelmesi sürecinde hayatının bir kısmından baştan başlamıştık ki bu da bekar olduğu anlara tekabül ediyordu.
İçeri girdiğimde güzel eşimi yerde duvara yaslı bir şekilde bağıra bağıra ağladığını ve elini duvara vurduğunu gördüğümde ise işte o zaman başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissetmiştim. Jimin ellerini tutmaya çalışıyor ve yatıştırmak için bir şeyler söylüyordu ama Jungkook'un gözü görmüyor kulağı duymayı reddediyor gibiydi. Jimin'le gözlerimiz kesiştiğinde koşarak yanlarına ilerledim ve Jimin'e çekilmesi gerektiğini söyledim. Dediğimi yaptı ve ayağa kalkıp çekildi ve yerini ben aldım. Arkasından sarılıp ellerini tuttum ve yere oturtup tamamen kalkan oldum ona. Deli gibi ağlıyor ve salyası gözyaşlarına karışıyordu. Boğazından bıraktığı büyük feryatlar kalbime ilmek ilmek işlerken varla yok arası dudaklarımı saçlarına bastırdım.
Ağlamasına fırsat verdim. Kendine zarar vermesine izin vermedim ama içindeki kiri akıtmasını sağladım. Bacaklarını ileri geri sallıyor ve acısını o şekilde çıkarıyordu. Dolan gözlerimi kapattım ve burnumu saçlarına yasladım. Hala öyle güzel kokuyordu ki..
"Geçti. Geçti güzelim." fısıltı ile söylediğimde ağlama tonu bir tık daha düşmüş ve ayaklarını sallamayı bırakmıştı. Ellerini serbest bıraktığında yavaşça kollarıma tutundu ve bu sefer içli içli ağlamaya başladı. Nasıl bu hale geldi neden böyle oldu bilmiyordum ama yanağını koluma yaslayıp titreye titreye ağlamaya devam etti. İçim gitti. Paramparça oldum. Bir damla gözyaşı usulca burnuma doğru süzülürken dudaklarımı içten ısırıp kendimi tutmaya çalıştım. "Hepsi bitti." dedim titreyen sesimle. Bitmesini istiyordum. Tüm bu acının biran önce son bulmasını istiyordum. Evimize gidelim istiyordum. Onu yanımda, kollarımda istiyordum. Güne oğlumuzun ve onun öpücükleri ile gülüş sesleri ile uyanayım istiyordum.
Bir süre sonra Jimin ve Hoseok yaşlı gözlerle kapıdan bize bakarken o tarafa döndüm ve mırıldandım. "İlacıyla birlikte bir bardak su ve biraz meyve getirin." Jimin hızla kafasını sallayıp kapıyı çekerek çıktığında Jungkook sesini olabildiğince aza indirmiş ve yorgunlukla kendini kollarıma bırakmıştı. Burnunu çekip ara ara hıçkırırken kafası hala göğsümde duruyordu. Kollarımı çekmedim hiç. Kokusu kokuma karışırken bile ayrılmadım ondan. Pencereden gördüğü gökyüzünü inceliyordu şimdi. Derin nefes alıp verdiğini hissettiğimde usulca yanağımı saçlarına sürtüp elimin sarılı olduğu kolunu okşadım. Çok yorulmuştu. Çok ağlamış ve çok yıpranmıştı.
Kapı açıldığında Jimin tepsiyi yanımıza getirmiş ve yere bırakmıştı ki kapıda gördüğüm bedenle gülümseyip göz kırpmıştım. Donghyun emziği ağzında kafası Bayan Jeon'un göğsünde bizi izliyordu. Emziğinin altından hafifçe gülümsediğinde Bayan Jeon saçlarını öperek onu götürmüştü ki Jimin'de odadan çıkıp kapıyı örttüğünde derin bir nefes verdim. Sakinleşmişti. Sadece burnunu çekiyordu.
"Hadi Jungkook. Biraz doğrulalım." dediğimde ikiletmemiş ve yerinde doğrulup elleriyle gözlerini sildikten sonra sırtını duvara yaslayıp kırmızı gözlerle ellerini izlemişti. İlacı kabından çıkarıp suyla birlikte ona uzattığımda gözleri yavaşça yüzüme doğru çıktı ve gözlerime baktı. Uzun uzun baktığında güven verircesine gözlerimi uzun bir süre açıp kapattım. Yavaşça ilacı alıp ağzına koydu ve bardağı da alıp sudan büyük bir yudum aldı. Gözlerini kapatıp açtığında derin bir nefes verdi ve bardağı önüne doğru koydu. Bardağı alıp tepsiye koyduktan sonra tabaktaki elmayı soymaya başladım. Çaktırmadan beni izliyordu ve ben bunu fark ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dont forget | taekook✔
Fiksi Penggemartaehyung hafıza kaybı yaşayan eşini tekrar hayata döndürebilecek miydi? text+düzyazı