"Git erzağını al hemen buradan gitmeliyiz" dedi Agenor Eliot'a. Eliot tam bir şey söylemek üzereyken "o askere dokunamadığını biliyorum, sana her şeyi anlatacağım ama hemen gitmeliyiz" dedi Agenor. Eliot hemen erzağını almak için kamp yerlerine koştu. Erzağını aldıktan sonra koşabildikleri kadar hızla uzaklaşmaya başladılar. Güneş doğduktan bir saat sonra bir derenin kenarında mola verdiler.
"Biz biriz" dedi Agenor dereden su içerken. "Ne demek istiyorsun?" dedi Eliot. Agenor Eliot'un yanına gelerek "Bizim gibilere Einar derler" dedi "yalnız savaşçı anlamına geliyor, yalnızlıkla tetiklenen bir lütuf gibi düşün." "Bizden çok fazla vardı ama eski zamanlarda içimizden biri dünyadaki bütün Einar'ları bir çatı altında toplamaya karar verdi, yaptı da" dedi Agenor bir süre daha Eliot'a baktıktan sonra tekrar dereye dönerek "yüzden fazla Einar'ı bir araya topladı ama kimin kral olacağı büyük bir kargaşaya neden oldu, herkesi bir araya toplayan Einar, kralın kendisi olacağını ve itirazı olanın hemen karşısına çıkmasını istediğini söyledi. O gün orada çok güçlü yedi Einar'ı acımasızca öldürdü ve yüzden fazla Einar'ı emrine aldı." Agenor derin bir nefes alıp verdikten sonra "o kadar güçle kim olsa gözü dönerdi," dedi ardından anlatmaya devam ederek "bütün krallıklara kendisine biat etmesini eğer etmezlerse onları ölümün kucaklayacağını söylediği bir mektup yolladı." Agenor gülmeye başladı ve Eliot'a dönerek "bütün krallıklar ona güldü inanabiliyor musun?" diyerek kahkaha attı. Eliot sessiz bir şekilde Agenor'u dinlemeye devam etti. "O emri verdiğinde gözlerinde ki öfkeyi bizzat gördüm, bütün krallıklar onun olsa da durmayacaktı, biz savaşmak için vardık ama o öldürmek için varmış gibiydi" dedi Agenor suratındaki gülümseme yok olurken "bütün krallıklara sanki başka bir krallıktan gönderilen elçilermiş gibi üçer Einar gönderdi, bir kaç hafta içinde on yedi kral öldürüldü ama gönderilen Einer'lerden sadece biri geri gelebildi, Athos."
"Athos gönderildiği krallıktan kaçabilmek için düzinelerce askeri katletmişti, Einar'ların kralının sağ kolundan yani vezirinden sonra kralın gücüne en çok yaklaşan Einer, Athos'tu" dedi Agenor kafasını sağa sola sallayarak "Einar'ların yarısını ölüme gönderince geriye kalan bütün Einar'lar kralımıza düşman kesilmişti, onu bir tek Athos destekledi, bu da zamanla bizi kendi kendimizle savaşmaya zorladı." Agenor Eliot'un gözlerine bakarak "bir gün kralımız ve Athos bütün Einar'ları bir gecede öldürmek için vezirinden yardım istedi, vezir de kralı için karşısında kim olursa olsun savaşabileceğini söyleyerek yardım etmeyi kabul etti" dedi.
"O gece Einar'ların yarısını uykudayken öldürmeyi başardılar daha sonra uyanan herkese karşı üç kişi savaşmaya başladılar, düzinelercesini daha öldürdüler ama çok fazla yara aldıkları için kaçmaya karar verdiler" dedi Agenor yerden bir taş alıp dereye fırlatarak "sonra bir şey oldu, vezir savaşmayı bırakıp etrafına baktı, o kadar çok Einar'ın ölümüne sebep olan kişinin sadece tek bir Einar olduğunu düşündü ve onun bütün bunların bedelini ödemeden kaçmasını izlemek istemedi."
"Vezir ya tüm bu vahşeti kucaklayarak kralıyla kaçacak yada kralına ihanet edecekti, üçü koşarak kalenin denize bitişik olan kısmına geldiler, Athos hiç beklemeden denize atladı ama kral tam denize atlayacakken vezir kılıcını kralın kalbine sapladı ve kral kalbine saplı bir kılıçla denize düştü" dedi Agenor ayağa kalkarak "yeterince bekledik artık gitmeliyiz." Eliot onu hemen durdurarak "vezire ne oldu?" dedi meraklı bir şekilde. "Bir Einar'ı sadece bir Einar öldürebilir, Einar olmayan birisi bir Einar öldürürse ölen Einar başka birinin bedeninde yeniden ortaya çıkabilir bu yüzden ölmek istemeyen vezir de denize atlayarak gözden kayboldu" dedi Agenor ve Eliot'un yanından geçerek ilerlemeye başladı.
"Olduğunuz yerde kalın" dedi Agenor ve Eliot daha bir saat kadar ilerleyebilmişlerken etrafında ki yaklaşık yüz askerden bir adım önde duran asker "sadece sekiz askerimi nasıl öldürebildiğin hakkında konuşmak istiyorum." Eliot koşmak için hemen arkasını döndü ama bir çemberin içine alındığını anladı. Her tarafta asker vardı yani kaçacak bir yeri yoktu. Bir adım önde duran asker bir adım daha öne çıkarak "dediğim gibi sadece konuşmak istiyorum, savaşa gerek yok" dedi. Agenor öne çıkan askerde tuhaf bir aura hissetti ve bir adım ileri giderek "seni tanıyorum" dedi. Asker bir süre daha Agenor'u izledikten sonra bir anda gözleri açıldı ve bıçağını kemerinden çıkardığı gibi Agenor'a fırlattı. Agenor bıçak kafasına isabet etmeden hemen önce sola çekilerek sağ eliyle havadaki bıçağı yakaladı ve geldiği gibi geri fırlattı. Agenor'un fırlattığı bıçak askerin arkasındaki ağaca saplanırken askerin kulağından kan akmaya başladı. Agenor hançerini çıkararak "sen benim düşmanım değilsin, bunu yapmamıza gerek yok" dedi. Asker öfkeden köpürerek "benim kim olduğumu ve neden düşman olduğumuzu çok iyi biliyorsun!" dedi ve belindeki kılıcı çıkardı. "Ben senin kim olduğunu biliyorum ama sen benim kim olduğumu bilmiyor gibisin," dedi Agenor korkutucu bir şekilde sırıtırken "Athos." Eliot Agenor'un Athos hakkında anlattıklarını hatırladı sonra Athos'a bakarak hiçbir şanslarının olmadığını düşündü. "Bilmez olur muyum!" dedi Athos yere tükürerek "hain Vezir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Biz
Mystery / ThrillerYalnızlığın ortaya çıkardığı bir hastalık ve o hastalığın ortaya çıkardığı güçlü bir ırk.(Yalnız kitabının devamıdır.)