"Efendim bir teyzesi ve onunla ilgilenen doktoru varmış" dedi Athos'un önünde diz çöken Einer ayağa kalktıktan sonra "teyzesine kendimi yurt dışından gelen bir doktor gibi tanıtarak Jill adındaki çocuğun ne gibi sorunlarla karşılaştığını öğrendim sonrada doktoruna kendimi bir akrabasıymış gibi tanıtarak ne gibi bir potansiyel hastalığın kralın ortaya çıkmasına engel olduğunu tahmin edebilecek kadar bilgi toplayabildim." "Ne kadar tahmin edebiliyorsun, yirmi yedi gündür ortaya çıkmayan kralı ortaya çıkaracak kadar tahmin etsen iyi olur!" dedi Athos sinirli bir şekilde bağırarak "neymiş sorun, bu çocuk vücudunu kraldan geri almayı nasıl başarmış anlat."
"Jill ailesiyle birlikteyken trafik kazası yapmışlar ve kafa travması geçirerek komaya girmiş, yaklaşık dört yıl kadar komada kalmış ardından yaklaşık bir buçuk ay önce uyanmış" dedi Einar Athos'a biraz daha kasvetli bakarak "ailesi ölmesine rağmen evinde anne babasını görebiliyormuş, doktor Jill'in atasına dair gerçek olduğunu düşündüğü bir hikaye anlattı, bu hikayeye göre Jill de kalıtsal olarak kişilik bozukluğu olabileceğini ama yeni bir tür kişilik bozukluğu olduğunu söyledi, ben hastalıkta ki bu yeniliğin Kral İgor'un Jill'in bedeninde olmasıyla ilgili olabileceğini ama şuan uyanmamasının nedeninin Jill'in kalıtsal olarak kazanmadığı ama genetik yatkınlığı ve kaza esnasında yaşadığı dehşetin bir araya gelmesiyle şizofreni hastalığını tetiklediği düşünüyorum." Athos elinin birini havada sallayarak "bu kadar hastalığın bu çocukta olması normal mi?" dedi ve ardından yüzünü buruşturarak devam etti "ayrıca şizofreni dediğin nasıl bir hastalıkmış?"
"Hasta gerçekte var olmayan.. hmm nasıl desem, cisimler hayır hayır şekli insandan daha çok korkunç yaratıklara benzeyen ve tamamen karanlık olan silüetler görüyormuş, bu hastalar bir süre sonra aklını kaybedebiliyorlarmış.. a şey özür dilerim efendim" dedi Einar kafasını aşağıya eğerek özür diledi ve tekrar Athos'a bakarak "silüet aslında baktığın yerde hiçbir şeyin olmamasına rağmen ka..." "o kadarını biliyorum, çok istiyorsan kral İgor'a anlat" dedi Athos alaycı bir şekilde gülümseyerek, ardından biraz düşünerek "anladığım kadarıyla Kral İgor bu silüetleri gördüğü için bir yerlerde saklanıyor olmalı ama kralı bile bu kadar korkutan bir şey nasıl olurda çocuğu korkutamaz?" Einar biraz düşündükten sonra "sanırım Jill silüetleri hala görmedi hatta belki de silüetler Jill'i Kral İgor'dan koruyor bile olabilir" dedi. "Başka bir beden bulamaz mıydın?" dedi Athos kendi kendine, ardından Einar'a bakarak "Peki ne zaman uyanacak?" Einar kafasını sağa sola salladı "sanırım korkusunu yenmesi gerekecek."
"Kaç tane Einar'ı toplayabildik?" dedi Athos Einar'ın yüzündeki ifadenin değiştiğini görerek ayağa kalktı ve Einar'ın yanına geldi "canını sıkan bir durum mu var?" "Evet efendim" dedi Einar Athos'a bakarak "Einar'ların neredeyse yarısı geçmişi bir şekilde öğrenmiş ve biliyorsunuz ki onları size katılmayan herkesi Kral İgor'un öldüreceğini söyleyerek bir araya getirdik, Einar'lar sizden de korkuyor ama yine de Kral İgor için geldiklerini ve kral ortalarda olmadığı için sizi alt edebileceklerini düşünüyorlar efendim." "Kaç Einar var peki?" dedi Athos rahat bir tavırla. Einar hızlı bir şekilde diz çökerek "ben dahil iki yüz seksen iki Einar emrinizdedir efendim" dedi. "Çok da emrimde gibi değiller ha" dedi Athos tahtına geri oturarak "bütün Einar'ları buraya topla, kim bilir belki dertlerine deva olurum."
"İlk kim konuşmak ister?" dedi Athos ayağa kalkarak Einar'ların bir kaç adım ilerisine kadar geldi "hadi ama kimsenin aklında bir soru yok mu?" Einar'lardan biri bir adım öne çıkarak "Kral İ..." diyemeden Athos silahını çekerek Einar'ın önce bacaklarına ardından omuzlarına ve en son kafasına birer el ateş ederek Einar'ın kanlar içinde yere düşüşünü izledi. "Etrafınıza bir bakın, ben size bir bağ bir amaç veriyorum peki karşılığında ne alıyorum, ihanet! hepiniz yalnızsınız hepinizin ruhu acılar içinde kıvranıyor, size verdiğim şeyin değerini bilin" diye bağırdı Athos, ardından yerde yatan Einar'ın yanına geldi ve bütün şarjörü cesedin üzerine boşalttı ardından arkasını dönerek tahtına doğru yürümeye başladı.
"Bu ses de ne!" dedi Einar'ların arkasından kapıyı açarak içeri giren İgor. Athos hemen diz çökerek "Kral İgor" dedi. Bütün Einar'lar arkasını dönerek ona baktı ardından hemen diz çöktüler. İgor Einar'ların arasından geçerek önce cesede baktı ardından umursamayarak tahtına doğru yürümeye başladı. "Kalkın" dedi İgor tahtına oturduğunda, sırıtarak Einar'lara baktı "daha fazla kayıp vermek istemiyorum, artık tüm dünyaya hükmetme zamanım geldi."
Kapının arkasından bir kahkaha sesi duyuldu. Bütün Einar'lar kapıya doğru dönerek beklemeye başladı. "Kayıp vermek istemiyor musun?" dedi Agenor gülerek kapıyı açıp içeri girdi "doğru mu duydum? inanması biraz güçte!" "Demek ölümünü kabullendin ha" dedi Kral İgor ardından Athos'a işaret vererek Agenor'a bakmaya başladı. Athos silahını çıkarak Agenor'a doğrulttu "son sorduğumda cevaplayamamıştın, son bir dileğin var mı?" dedi. Agenor silahlarına hiç dokunmayarak Einar'ların arasından geçip Athos'a doğru yürümeye devam etti, Athos'un bir adım karşısında durdu "senden tek bir isteğim var" dedi. "Sakın beni öldürme deme" dedi Athos sırıtarak "onu kabul etmiyorum." "Senden değil" dedi Agenor "kralından bir isteğim var, küçük bir rica." "Sen ondan bir şey isteyecek konumda değilsin" dedi Athos sinirlenerek "son dilek hakkını da kaybettin." "Söyle" dedi Kral İgor "duymak istiyorum." "Duymak mı istiyorsun?" dedi Agenor gülerek "rica etsem yerimden kalkar mısın?"
Kral İgor gülerek "kafana doğrultulmuş bir silah ve arkanda bekleyen bir ordum varken bu kadar büyük isteklerde bulunmamalısın" dedi. Agenor Athos'a bakarak "bir yanlışınız olmalı ben silah falan görmüyorum" dedi. Bir silah patladı. Athos omzunda bir kurşunla acı içinde yere serildi. "Nasıl?" dedi kendi kendine Kral İgor. "Dur sana kısaca açıklayım, sen yüzyıllardır ortada yoktun ve benim senin gelmeni elimi kolumu sallayarak bekleyeceğimi mi sandın!" dedi Agenor kollarını iki tarafa açarak "ordumla çoktan tanıştın ha!"
İgor etrafına bakarak bir kurtuluş yolu aradı ama bulamadığı için geriye iki seçeneği kaldığını anladı, ya savaşarak ölecek yada herkesi kendi tarafına çekecek. İgor ayağa kalkarak Agenor'a doğru yürümeye başladı. Ardı ardına silahlar patladı. İgor olduğu yerde durdu. Agenor Athos'un kanıyla oluşan kan gölünün kendi etrafını sarmasını bekledi ve ağzından duman çıkan silahını İgor'un kafasına doğrultarak "artık tek başınasın" dedi. "Beni öldüremezsin ben ölümsüzüm!" dedi İgor ardından korkunç bir şekilde gülerek "geri geleceğim ve tek tek hepinizi param parça edeceğim, öyle bir işkence edeceğim ki sizi öldürmem için bana yalvaracaksınız!" Bir silah patladı. İgor kafasında bir kurşunla yere yıkıldı. "Bu sefer öldüğünden emin olacağıma şüphen olmasın" dedi Agenor ve cesedin yanına gelerek bütün şarjörü İgor'un üstüne boşalttı ardından diğer silahını çıkararak onunda şarjörünün bittiğinden emin oldu. Agenor bir süre daha gözlerini İgor'un cesedinden ayırmadı, ardından önünde diz çöken yüzlerce Einar'a baktı ve yavaş yavaş yürüyerek gidip tahtına oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Biz
Mystery / ThrillerYalnızlığın ortaya çıkardığı bir hastalık ve o hastalığın ortaya çıkardığı güçlü bir ırk.(Yalnız kitabının devamıdır.)