-Arayış-

60 54 3
                                    

"Tekrar etmemi ister misin?" dedi Athos, sandalyede oturan adamın kafasına silahını dayadı "Agenor nerde?" Adam gözlerini kapatan kanı eliyle temizleyerek Athos'a baktı "bilmiyorum ama bilseydim bile bunu sana söylemeyeceğimi biliyorsun Athos" dedi. Athos silahının arkasını adamın suratına indirdi, o kadar yaranın içine kaşının açılmasını da ekleyen adam sandalyeden düşerek yere yıkıldı. Athos arkasını dönüp bir kaç adım attıktan sonra Agenor'un nereye gitmiş olabileceğini düşünmeye başladı.

"Sanki yer yarıldı içine girdi" dedi Athos İgor'un karşısında ayakta beklerken "onu haftalardır arıyorum, bugüne kadar bulamadıysam.." "Bu kadar yeter" dedi İgor Athos'un karşısındaki koltuğa oturmasını işaret ederek "Agenor'u bulamadığımıza göre başka amaçlara odaklanmalıyız, Einar'ları tekrar bir araya getirmek istiyorum ama krallıkların hala var olduğu konusunda şüpheliyim, sanırım işler biraz değişmiş bu yüzden bana bazı şeyleri açıklaman gerekiyor." Athos İgor'un karşısındaki koltuğa oturarak "haklısınız bazı şeyler değişti, krallık ismi artık ülke diye tabir ediliyor ve kafanıza göre ülke kuramıyorsunuz" dedi. İgor sinirli bir şekilde Athos'a bakarak "ben onca şeyi başkasının yönettiği bir ülkede yaşamak için yapmadım" dedi. Athos İgor'un sinirlendiğini görünce "ama" dedi "ülke kurmak yerine üst düzey bir güvenlik şirketi kurabiliriz yani zamanla bütün ülke yöneticilerinin yanına Einar'larımızı yerleştiririz bu sayede onların gücünü kontrol edebilirsiniz" dedi. İgor tatmin olmamış bir şekilde Athos'a baktı. "yada bu şirketi suikast için kullanabiliriz bu sayede ülke liderleri bile sizden korkacaktır" dedi Athos İgor'un sinirli halinin yerini korkunç bir sırıtış aldığını görerek "ne dersiniz efendim?" "Her ikisi de olacak o halde ne de olsa kılıç kılıftan üstündür" dedi İgor Athos'a bakmaya devam ederek "ülke lideri kılıf olabilir ama biz kılıç olacağız, bize Einar'ların konaklayacağı ve işlerin yürütüleceği bir yer gerekiyor." Athos ayağa kalkarak "hepsini en kısa sürede ayarlarım ama Einar'ları toplamak biraz vaktimi alacak" dedi ve kapıya doğru yürümeye başladı. İgor Athos'un arkasından seslenerek ayağa kalktı ve Athos'un yanına geldi, Athos'un kemerine takılı olan silahı çıkartarak "bu tür silahları da kimden satın alacağımızı öğren" dedi. "silahları düşünmenize bile gerek yok" dedi Athos sırıtarak, ardından silahı İgor'a bırakıp kapıya doğru tekrar ilerleyerek konuşmasına devam etti "boşuna silah kaçakçılığı yapmıyorum."

"O da neyin nesi?" dedi İgor koltuğunda otururken odanın karşısında simsiyah insana benzemeyen karanlık bir silüet gördüğünde. Hemen silahını koltuğun kenarından alıp iki el ateş etti. Silüetin hala orada olduğunu görünce ardı ardına silahı ateşlemeye başladı ama sanki mermi onun içinden geçip duvara çarpıyordu. İgor hayatında ilk defa bu kadar korktuğunu hissetti. Silüetin ona yaklaşmaya başladığını görünce geriye doğru adımlar atmaya başladı. Silüet bir anda İgor'un suratının dibinde belirince İgor ayağı takılarak yere düştü, ardından hızlı bir şekilde sürünerek duvarın dibine kadar geldi ve sırtı silüete çevrili bir şekilde bir süre korkarak bekledi. İgor kendisini sarmış olduğu kollarını açarak kafasını arkasına yavaşça çevirdiğinde karanlık silüetin odada olmadığını gördü. Sırtını duvara yaslayarak bir daha etrafa baktı ve bir süreliğine kurtulduğunu düşünerek kapıya doğru koşmaya başladı.

İgor kapıyı açtı, karşısında Jill'i gördü. İgor kendini bir anda kapıyı yeni açmış olan Jill'in karşısında buldu. "Bu ne cüret?" dedi İgor ne olduğunu anladığında sinirlenerek "bedenimi ne cüretle benden alabiliyorsun?" "Ne dediklerini anlıyorum ne de senin kim olduğunu biliyorum ama gitmem gereken bir yer var" dedi Jill İgor'un yanından geçerek karanlık geceye doğru koşmaya başladı. 

Jill bir süre daha koştuktan sonra "neredeyim ben böyle?" dedi kendi kendine. Bir anda karşısında yine İgor'u gördü. Jill bir adım geri çekilerek "sen bir anda nasıl buraya gelebildin?" dedi. İgor sinirlenerek "kurtarıcını nasıl unutursun, şuan vücudunu kullandığın kurtarıcını" dedi ve Jill'e doğru koşmaya başladı. İgor Jill'in suratına bir yumruk patlattı, Jill yere serildi ve burnunun kanamasını durdurmaya çalıştı. İgor "vücudumu bana hemen ger..." diyemeden Jill'in arkasında karanlık silüeti tekrar gördü. O kadar korkunç görünüyordu ki arkasını dönüp kaçmaya başladı. Jill yerden kalktı ama etrafında kimseyi göremeyince burnunu tutarak hastaneye nasıl gidebileceğini öğrenmek için birilerini aramaya başladı.

Jill hastaneyi gördüğünde neredeyse yorgunluktan bayılacaktı. Onun için koştuğu hastanenin yanında olmasına rağmen bir süreliğine kaldırıma oturarak nefesini topladı. "Adı Mira Sheen" dedi Jill hastaneye girdiğinde karşısında gördüğü ilk görevliye "nerede olduğunu biliyor musunuz?" "Hastanemizde öyle biri bulunmamaktadır" dedi görevli bir süre bilgisayarına baktıktan sonra. "Nasıl yani eski kayıtlarda var mı taburcu mu edilmiş yoksa .." dedi Jill bir süre duraksayarak "yaşıyor mu? en azından bunu öğrenmeliyim." "Kayıtlara şuan ulaşamıyorum, üzgünüm" dedi görevli Jill'e bakarak. "Nasıl ulaşamıyorsunuz? lütfen" dedi Jill görevlinin gözlerine yalvarırcasına bakarak.

"Olduğun yerde kal!" dedi Jill'in arkasından birisi, Jill arkasını döndü. "Olduğun yerde kal, polis!" dedi tekrarlayarak "olduğun yerde kal ve ellerini havaya kaldır." Jill dediklerini aynen yaptı ama neden onu tutukladıklarını anlamadı. Polis yavaşça gelerek silahını beline koydu ve Jill'e kelepçeyi taktı. "Ben bir şey yapmadım, o yaptı, benim bir suçum yok!" dedi Jill Mira'yla buluşacağı geceyi hatırlayarak "İgor yaptı, ben değil."

"Onu bana teslim etmenizi rica ediyorum beyler" dedi Athos işlerini insanların karşısına bodoslama dalarak halletmeye devam ederek "yoksa olacaklara katlanırsınız." Hastanenin kapısından henüz çıkmış olan polisler hemen silahlarını çıkararak Athos'u nişan aldılar. "Bunu savaşmadan da halledebiliriz" dedi Athos. "Hemen arkanı dön ve kemerindeki silahları yere bırak!" dedi polislerden biri. Athos arkasını döndü ve gülümseyerek silahlarını kemerinden aldı. Daha ne olup bittiğini anlamadan polislerin üçü de kendini bacağından vurulmuş şekilde yerde yatarken buldular ve kafalarını kaldırdıklarında karşılarında kimseyi bulamadılar.

BizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin