Sitenin heryerine bakmama rağmen hiçbir çıkış yolu bulamadım. Oysa az önce çarpıyı orada gördüğüme yemin edebilirdim, ama yok olmuştu. Göz şirketinin logosunu bana dik dik bakıyor gibiydi ve içimde tuhaf bir his oldu. Başka çarem kalmadığı için bilgisayarı yeniden başlatmam gerekti. Bilgisayarım tekrar açıldığında muhtemelen bu site de ortadan kaybolacaktı. Yanılmıştım, çünkü bilgisayarım açıldığında site de ekranımda öylece duruyordu. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Yoksa virüsü çoktan kapmış mıydı? Sayısız defa kapat-aç yaptım, fakat denemelerim başarılı olmadı. En sonunda sinirlenip pes ettim ve laptobu sehpaya koydum.
Salonu terk edip dış kapıyı kilitledim, bu sayede kardeşim erken saatte evden kaçamayacaktı. Ne zaman bunu yapmamasını söylesem beni terslerdi. Beni dinlemiyorsa şayet, kapının kitli kalmasına da karışamazdı.
Artık sadece bu berbat günün sona ermesini istiyordum. O yüzden odama döndüm, üstümü değiştirdim ve yorganı başımın üstüne kadar çekip uykuya dalmaya çalıştım. Stresten uyumakta zorluk çektim ve saat 3'e kadar uyuyamadım. Sonunda uyumayı başardığımda acı sona erdi.
Sabah erkenden uyanmam gerekmişti. İş aramaya ne kadar erken başlarsam o kadar iyiydi. Huzursuz geçirdiğim uykudan dolayı gözlerim açılmamakta ısrar ediyordu. Ayağa kalkıp yüzümü soğuk suyla yıkayarak uykumu bir nebze geçirmeyi başardım. Banyodan çıktığımda fark ettim ki kardeşimin odasının kapısı açık duruyordu. Açlığa fazla dayanmasını beklememiştim zaten. Odaya girdiğimde onu orada bulamadım. Salona gittiğini tahmin edip yan odaya geçtiğim zaman orada da olmadığını gördüm. Ardı sıra mutfağa baktım. Yoktu. O hiçbir yerde yoktu. Nereye gitmiş olabilirdi ki? Kapı kilitliydi. Yani öyle olmalıydı. İçime şüphe düşünce evin kapısının kolunu çevirdim. Kilitliydi. Kardeşim dışarı çıkmış olamazdı. O zaman evde neden yoktu? Dışarı çıkmayı başka nasıl başarmış olabilirdi? Evin serin olduğunu tenim bana söylerken anladım, camdan gitmişti. Cam! İki katlı bu bina yüksek sayılmasa da alçak da denilemezdi. Sonra kardeşimin ağacın tekine zıplayıp inmiş olabileceği aklıma geldi. Koşup camdan dışarı baktığımda etrafta kimseyi göremedim. Burası pek işlek bir cadde değildi.
Buna hala inanamıyordum. Kendini yaralayabilirdi! Kapının kilidini açıp geceliğimle dışarı koştum. Yakınlarda olabilirdi. Mahallemizin yaşlı temizlikçi kadınına 16 yaşlarında, yüzünde ve kollarında yaralar olan, orta boylu, açık tenli bir çocuk görüp görmediğini sordum. Kadın yüzüme şaşkın şaşkın bakarken açıkladı:
"Bu sabah erken saatlerde oğlanın tekinin pencereden aşağı atladığını gördüm. Ben ona atlamamasını söyleyene kadar o, çoktan bir ağaca atlmıştı bile," dedi heyacla anlatırken. Eliyle sağı işaret ederek "Şu tarafa gitti," dedi.
Kadına teşekkür ettikten sonra sağa atılmıştım ki kadın arkamdan bağırdı:
"Bu şekilde mi arayacaksın onu?"
Haklıydı. Gecelikle dışarı fırladığımı unutmuştum. Ona tekrar teşekkür edip içeri girdim. Üstümü değiştirir değiştirmez sokaklar da koşuşturmaya başlamıştım.
Sağa, sola, yukarı, aşağı, her yere bakmıştım. Onu hiçbir yerde bulamadım. Telefonumla aramayı denedim, fakat telefonu açık değildi. Kimi gördüysem kardeşimi görüp görmediklerini sordum. Herkes de farklı bir hikaye anlatıyordu. Gördükleri kişinin kardeşim mi yoksa başka birimi olduğunu anlamaya çalışarak saatler geçirdim. Tükenmiştim. Hem zihnen hem bedenen yorulmuştum. En sonunda pes ettim ve bir bankta dinlendim. Onu aramakla kaybedecek bir saniyem bile kalmamıştı. İş aramaya geç kalmıştım. Kardeşimi boş verip iş ilanı olan her dükkana uğramaya başladım. Her iş için konuştuğum kişi bana sonra döneceğini söyleyerek beni geçiştiriyordu. Eğer o anda işe alınmazsam beni muhtemel işe almayacaklarını biliyordum. Hepsi yalan söylüyordu. Bu dünyadaki her zaata nefret duygusundan başka bir duygu besleyemiyordum. Yalancı ve bencil insanlar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1 Dilek Hakkı
Short StoryElinize geçen bir dilek hakkı var, ancak bu dilek hakkını kullanmak için hayatınızdan günler feda etmek zorundasınız. İşte... Tam olarak başıma gelen şey de buydu. 1 dilek hakkı karşılığında ömrümden kalan zamanımı feda ettim.