Saat 9'ta uyandıktan sonra mülakat için kendime kıyafet seçmem lazımdı. Dolabımın önünde duruyordum. Fazla seçeneğim olduğu söylenemezdi. Çoğu kıyafetim 6 yaşını doldurmuştu bile. Yeni ve üstünde lekesi olmayan bir ceket, gömlek ve pantolonu yatağımın üstüne serdim. Üstümü değiştirdim, kahverengi çantamı koluma taktım, saçımı topuz yaptım ve dolabımın aynasının karşısına geçtim.
İyi görünüyordum. Mülakat için olabildiğince temiz ve kendinden emin görünmeliydim. Beni işe almalarını sağlamalıydım. Eğer başaramazsam bu son çansımı da kaybetmiş olurdum.
Kafamda en berbat seneryoları oluşturup oynatmaya başladığımın farkına varınca kafamı hiddetle iki yana salladım. Bunları düşünürsem şayet, her şeyi gerçekten de mahvedebilirdim. Olumsuz düşüncelerin beynimde istiflenmesine izin vermemeliydim. Ceketimi biraz aşağı çektim ve yanlış görünen hiçbir şey olmadığına karar verip odamdan çıktım.
Kardeşim okulda olduğundan evde yalnızdım. Erkenden gitmişti. Ben de yumurta kırıp kendimle yemek yedim. Karnımı doyurduktan sonra dışarı çıktım.
Bir otobüse binip mülakata gireceğim şirketin yanındaki durakta indim. Hızlı ya da yavaş adımlar atmıyordum. Çünkü abartı en büyük düşmanımdı. Özellikle bir mülakatta yapılması geren en son hareketti. İnsan kaynakları elemanı olmak çok istiyordum ve bu sefer başaracaktım. Başarmak zorundaydım.
Şirketin yanına gidip duraksadım. Bu inanılmazdı. Gözlerime inanamayıp yolun ortasında öylece kala kaldım. Burası Göz şirketiydi. Yani, öyle olması gerekiyordu, ama adı farklıydı. Yenyey şirketi... Bu gerçek olamazdı. Mekanın burası olduğunu öğrendiğimde de şoke olmuştum. Fakat bunun sadece bir tesadüf olduğunu ve bu şirketin farklı bir şirket olduğunu düşünmüştüm. Fakat eski Göz şirketi, başımın belası, önümde başka bir adla durmaktan gurur duyuyordu.
Yolda öylece donakaldığım için insanlar etrafımdan dolanıyor, bana sinirlenip fısıldayarak, Ne yapıyor bu, yolun ortasında?, diyorlardı . Açık kalan ağzımı kapatarak şirketin logosuna bakmayı bırakmaya çalıştım. Yutkundum ve odaklanarak kapıdan girdim. Yine...
3. kez gelişimden dolayı şirketin içinin şeklini şemalini öğrenmiştim. Bir bakıma bu bir avantaj olabilirdi. Heyecanımı bastırmayı bu durum kolaylaştırabilirdi, tabii eğer burası Göz şirketi olmasaydı. Namı diğer Yenyey.
Etrafa saçılmış vaziyette olan düşünce kirliliğimi olabildiğince temizlemeye gayret gösteriyordum. Hangi şirkette olduğumun bir önemi yoktu. Yalnızca bu işi almam gerekiyordu ve yapacaktım da.
En son gelişimde iyi bağlar kuramadığım resepsiyondaki kadına yaklaştım. Beni görünce şaşırdı. Bunu hissettim her ne kadar belli etmese de. Yanına vardığımda gülümsemesiyle tezatlık kuracak bir cümle kurdu. "Hoşgeldiniz hanımefendi. Yeniden gelmeniz çok güzel. Ancak eğer bu kez de sorun çıkarırsanız, haberiniz olsun diye söylüyorum, polisi çağırmakta daha erken davranırım. Bugün daha iyi giyinmiş olmanız da sizi kurtarmaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1 Dilek Hakkı
Storie breviElinize geçen bir dilek hakkı var, ancak bu dilek hakkını kullanmak için hayatınızdan günler feda etmek zorundasınız. İşte... Tam olarak başıma gelen şey de buydu. 1 dilek hakkı karşılığında ömrümden kalan zamanımı feda ettim.