7

291 42 50
                                    

{Tsukishima'dan}

Şubat ayının ilk haftasını tamamlayalı iki gün oldu.
Hava eskisi kadar soğuk gelmiyor artık.
Ama sıcak da sayılmaz.

Güneşin kendini göstermesiyle hayvansal içgüdülerine uyan insalar da çoğaldı sokaklarda,kış uykuları iyi geçmiştir umarım.

Çünkü benimki hiç iyi geçmedi.

Geçseydi eskisi gibi güzel bir tat bırakırdı okuduğum kitaplar.
Eskisi gibi boşvermişliğimle kafa kafaya verirdim günlerin en yalnız saatlerinde.
Ve birkaç ay öncesinde, bu denli güçsüz düştüğümü ve neredeyse sahip olduğum kişilikten sıyrıldığımı öğrensem;yapacağım tek şey dalga geçmek ve kendime gülmek olurdu.

Ama şimdi gülebiliyor muyum, -her zamanki gibi-?

Korktuğum her şey teker teker başıma geliyor durumuydu bu, bunun uzak kalmaya çabalasamda eninde sonunda içine düşeceğim bir çukur olduğunu da çok iyi biliyordum. Her gün biraz daha açılıyordum istemsizce, farkında olmadan daha çok gülüyordum, daha çok keyif alıyordum her şeyden ve hayatın olağan akışından.

Bu benim yapacağım bir şey değildi.

Bu normal değildi.

Olmaması gereken şeylerdi bunlar.

Güvenmek insanın yapacağı en büyük aptallıklardan biriyken ve bunu çok iyi bilirken nereden geliyordu bana bu aptallık?

Her şey bir anda değişmeye başlamıştı, hem de kavranılamayacak bir çabuklukla.
İlk defa Yamaguchi dışında başka insanlara yakınlık kurmaya başlamış, kendimi karşımdaki insanlara karşı daha yakın hissetmeye başlamıştım.
Güven duygusu dedikleri bu olsa gerekti, uzun zaman sonra tekrardan tadını almaya başlamıştım.Tıpkı zehir gibiydi, tanıdık ve bir o kadar uzak.
Birkaç ay öncesinde hoşuma gitmeyen ve özellikle kaçındığım her şeyden zevk almaya başlamış; Yamaguchi ve Hinata bir kenarda dursun, Kageyama ile bile konuşmak o kadar kötü gelmiyordu artık.

Ve bu sinirime öyle bir dokunuyordu ki...

Çabalayışları ve onların çabalarına hiçbir anlam veremeyişim, sırtıma daha önce hiç hissetmediğim bir ağırlık bindirmişti.

Ve itiraf etmekten korksam da biliyordum, gün geçtikçe onlara daha çok güveniyordum.

Kim ne derse desin, bu çok büyük bir aptallıktı işte.

Güvenip anlık mutluluğun peşinden koşan her insan pişman olmaz mıydı en sonunda?

Olurdu.

Çünkü insanlar riyakardır.

Haftalar geçti gitti ve her gün kendimle verdiğim bu tezatlık savaşının üstümde bıraktığı şiddet arttı.Turnuvaların yakında başlayacak olması sebebiyle antrenmanların saatleri de uzamıştı, yorulmayı sevmesem de arada keyif aldığımı söylemek zorundayım.

Üçüncü sınıflar, son yılları olduğu için -göstermeseler de- bizden daha stresliydiler.Herkes elinden geleni yapmaya çalışıyordu.Normalde bu pek umurumda olmazdı fakat dediğim gibi, her geçen gün içimdeki saçma sapan duyarlılık artıyordu.

Ve canımı sıkan sadece bu değildi.

Bütün bunların hepsinden çok daha başka;canımı sıkan, boğazıma ağır bir yumru gibi oturan ve gerçekliğini tamamen inkar ettiğim bir şeyler daha vardı.



_______________________

Sınav haftasının son günü gelmiş, hocalarımız sağolsun, kapanışı matematik ile yapmak istemişlerdi.Özellikle normalden daha zor soracaklarını öğrenince panik yapan Hinata ve Kageyama'ya Yamaguchi ile birlikte spor salonunun giyinme odasında ders anlatmaya çalışıyorduk.İkisi de çoğu zaman söylediğimiz formüllerden ve konulardan bihaberdi.

Living Life, In The Night •TsukihinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin