8

322 37 20
                                    

/Tsukishima'dan:/

Bir insana değer vermek hakkında hiçbir zaman doğru düzgün bir fikrimin olmadığını fark ettim.Fikir dediysem de düşündüğüm şeyler veya eylemlerim etrafımdaki ortamdan kaçınmak dışına bir sonuca varmıyordu.Her zaman övündüğüm yalnızlığım ve kendime has boşvermişliğim, son aylarda üstüme binen baskıların sonucunda darmadağın olmuştu.
O kadar yabanileşmiştim ki kendi içimde, ışığı görünce kör olan gececil bir hayvan gibi hissediyordum.Üstelik hayatım boyunca bütün saçma sapan, insanı yolundan çıkartacak eylemlerden kaçınsam dahi hissediyorum bunu.

O kadar yalnızdım ki; en sonunda yalnızlığımı sevmiş, onunla bir bütün olmuştum. Kendi öz abimden ve annemden kaçmış, onları da bu duruma alıştırmıştım.

Yine de kendimi bu kadar yalnız ve farklı hissederken, düşüncelerimde herhangi bir sarsılma da yoktu.
Tam da "Yalnızlığı seviyorum, bu kadar basit." diye düşünürken, biri gelmiş;kafama daha önce hiç düşünmediğim, düşünsem bile umursamadığım yanılsamalar sokuyordu.

Çalışmaya alışkın olmayan ellerimin parmak aralarından yarılmaya başladığı antrenmanlardan birindeydik.Ne kadar sararsam sarayım iyileşmiyordu.Belki de tek gereken biraz dinlenmekti.

Bütün antrenman boyunca tek istediğim, yarım saat boyunca hiç kıpırdamadan bir yerde oturmak ve mümkünse hiçbir şey hakkında düşünmemekti.Fakat son zamanlarda turnuva yaklaştığı için Koç Ukai her fırsatta canımızı çıkartıyordu.

Akşam saat sekiz buçuğa yaklaştığında ellerimin hali dayanılmazdı.Sargı bezi almak için çantamı almaya kulüp odasına çıktığımda, karşıdan hızlı bir tempoyla yürüyen Hinata'yı gördüm.O da benden hemen önce sahadan ayrılmıştı. Nedenini merak etmediğim için sormamıştım.

Odanın kapısını açıp ışığı yaktım. Çantamı alıp dışarı çıkarken onun da kapı ağzında beni beklediğini fark ettim.Elindeki kutuyu görebileceğim bir şekilde havaya kaldırdı ve gülümsedi.

«Elin için losyon getirdim.»diye başladı konuşmaya.
«Dışarı çıkmadan önce ellerini gördüm, ilaç sürmen gerek diye düşündüm...Bloklamanın kötü bir yanı mı bu?»

«Teşekkürler.Sanırsam evet,smaç vurmanın kötü bir yanı var mı?» diye yanıtladım.

Kısa bir kahkaha attı ve eğilip dizliklerini sıyırdı. Tahmin ettiğim gibi morarmışlardı.

«Gülü seven dikenine katlanır,sanırım.»dedi.

«Katlanmamalı.»diye karşı çıktım. Cevap olarak gülümsedi ve elindeki kutunun içinden losyon tüpünü çıkardı.Ben karşı çıkmadan elime birazını döktü ve parmağıyla dağıttı.

«Katlanmalı.»diye sürdürdü.«Bir şeyi gerçekten seviyorsan, onun için çabalarsın. Elbette kötü yanları vardır ama bence gelip geçici.»

«Gerçekten bütün bunlara bu kadar değer veriyor musun?» diye sordum.Amacımın dalga geçmek veya iğnelemek olmadığını, içtenlikle sorduğumu anlamıştı.

«Elbette.Sen hiç mi değer vermiyorsun?Bloklamaktan veya smaç basmaktan keyif almıyor musun mesela?»

«Değer mi? Hangi değer?» dedim ciddiyetle.Yüzüme baktı ve odanın lambasından çıkan ışığın kızıl kahve gözlerinden yansıdığını gördüm.Şimdi daha meraklı, daha içtenlikle bakıyordu gözleri.

«Bir şey üstüne bu kadar değer vermek... Eninde sonunda herkes pişman olur, bunu kötülemek için söylemiyorum, - artık biliyorsun-, gerçekçi baktığın zaman işin sonu neden hep hüsran? Neden... Kim veriyor bu değeri?» diye sordum sorgularcasına.

Living Life, In The Night •TsukihinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin