/Tsukishima'dan/
İçimdeki dingin melankoliyi açığa çıkartan etken kuşkusuz annemin bakışları olmuştu.Ben iç çekişlerimin arasında itirafımın utançlığından eğilirken, o muhtemelen -oğlunu ilk defa bu durumda gördüğü için olsa gerek- şaşırmış veya aklı karışmış bir şekilde bana bakıyordu.
Kendi içimde girdiğim savaşın bellirli bir sonucuna varamayınca kendimi annemin merhametine ve mantığına bırakmıştım.Abim de tıpkı annem gibi beni birkaç kez kendimi onlara karşı açık olmaya teşvik etmiş,beni bu durum hakkında tartışma içine çekmeye çalışmıştı ama ben her seferinde bunun olmayacağının üstüne durmuştum.
Şimdi ise ilk defa bir konuşma başlatmış, en küçük sıkıntısını dahi söylemeyen ben garip bir itirafta bulunmuştum.
Annemle aramızda geçen bakışma belki birkaç dakika sürmüştü.Sanırım iyi olup olmadığımı sorguluyordu kafasının içinde.Şok içindeki yüz ifadesi yavaşça yumuşayıp merakla cevap bekleyen birinin dinginliğine dönüştüğünde konuşmak için cesaretimi tekrardan topladım.Sesim beklediğimden daha tiz ve çatallı çıkmıştı.
«Sadece... Daha fazla tutamadım...»
«... Birini seviyorsun?... Ve korkuyorsun, öyle mi?» dedi gülümserken.
«Elbette,» dedim hızlıca,gözlüğümü çıkartıp bir kenara koyarken.«Korkuyorum.»
«Bunun korkulacak bir tarafı olsaydı da korksaydın Kei.»diye güldü yarı dalga geçerek yarı kızgınlıkla.«Aşık olmak kötü bir şey veya bir suç değildir.Tıpkı sana yıllarca birine güvenmenin de kötü bir şey olmadığını anlatmaya çalıştığım gibi, bu da tamamen aynı.Ayrıca neden babanla tanışmış olmam bir hata olsun?»
«Aynı şeyler değil.Bunun bir hata olmadığını nasıl savunuyorsun anne?Eğer babam olacak adamla tanışmamış olsaydın şu an çok daha iyi bir hayatın olabilirdi.Her şeyi göz önüne aldığın zaman sevmek bir hata değil midir?» dedim kendimi savunarak.Her zamanki yumuşak bakışlarıyla karşıladı sorgulayan cümlelerimi.
«Kendin söyledin.Her şeyi göz önüne alırsak, asla bir hata değil. Onunla tanışmasaydım abin ve sen yanımda olmayacaktınız.»
«Ama anlatmak istediğim bu değil.»dedim başımı ellerimin arasına alarak.Elini omzuma koyup başımı öptü.
«Biliyorum Kei,anlıyorum.Olaylara yukarıdan bakmaya çalışırken kendi endişelerin içinde boğulma.Eğer birini seviyorsan bunun değerini bil,sanki bir daha sevemeyecekmişsin gibi sev.»
«Anlamsız anne...»
«Hiç de değil.Korkun ve kendine güvensizliğin yüzünden o kişiyle olan bütün şansının bittiğini hayal et. Geriye dönüp baktığında kendini ifade edemediğin her saniyeye, itirafını bulunmadığın her duyguya dönüp baktığında "keşke söyleseydim" demeyecek misin?»
Başımı kaldırıp tebessüm eden yüzüne bakınca ciğerlerimde sıkıntıyla tuttuğum nefesi sakince geri verdim.Gerginliğim yavaşça geçmiş, saf ve sakin bir coşkuyla dolmuştu.
Oturduğum yerde anneme doğru döndüm.Her zamanki gibi anlayışlı ve sıcacık gözleriyle bakıyordu.«Babamla tanıştığına pişman değil misin yani?» diye sordum merakla. Daha önce hissetmediğim çocuksu, hatta belki ümitli bir hisle sormuştum bu soruyu.Kocaman gülümseyip başını salladı.
«Hem de hiç.Onu sevdim, o da beni sevdi. Bazen güzel başlayan şeylerin sonu gelmez ama yine de pişman değilim çünkü o adam olmasaydı siz iki küçük zürafam hayatta olmazdı.»diyerek yanağımı okşayan annemin benzetmesine gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Living Life, In The Night •Tsukihina
Fanfiction«Bazen sadece daha anlayışlı ve iyi bir insan olmaya çalışsan nasıl olurdu diye düşünüyorum. Sadece çaba sarf etmen yeterli olurdu.İyi arkadaş olabilirdik.» «Saat gecenin dördü? Defol git başımdan Hinata.»